25 Nisan 2015 Cumartesi

Ali'm -Işıl Parlakyıldız-

Geçtiğimiz günlerde Duygu'yu yazdıktan sonra Ali'mden bahsetmemek olmazdı diye düşünerek biraz da ondan bahsetmek istiyorum. Duygu'yu yazarken Işıl Parlakyıldız hakkındaki düşüncelerimden bahsetmiştim zaten bu yüzden hemen başlıyorum.
Tanıtım bülteni;

"Biliyordum, onu gördüğümde yine bütün kalkanlarım bedenimi saracak ve âşık ruhumu saklayacaktım. Artık hiç değilse kendime dürüst olma vaktiydi. Aslı ruhuma işlemişti işlemesine de ben bunu istiyor muydum? Hoş aklıma, ruhuma girerken bana sorduğu yoktu ama korkuyordum. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum."

Ali Aral, nam-ı diğer Ali'm.. Karanlık ve acımasız bir hayatı seçmek zorunda kalan, korkularını ve pişmanlıklarını kör bir cesaretin arkasına saklayan bir adam… Ali'm, yetimliğinin acısını; Duygu'ya can, Bekir'e kan, Sado'ya yıkılmayan duvar olarak unutmuştu. Hercai arzuların efendisiyken, bir gün hayatına gökten zembille inen Aslı'yla tanıştığında hayatındaki en büyük eksikliğin ne olduğunu anladı: Aşk... Fakat hayatındaki eksik şeyi yerine koymak sandığı kadar kolay olmayacaktı.

Ali'm, Aslı için yanmayı ve yakmayı öğrenebilecek miydi? Öksüz ruhuna, kana bulanmış geçmişine aşkı anlatabilecek miydi? Ondan kaçan kadını, onu kendinden bile çok seveceğine inandırabilecek miydi?

Hercai arzuların ebedi aşka dönüştüğü Bir Türk Masalı daha...

~~

Duygu'da olduğu gibi Ali'mde de aşkı, dostluğu ve kardeşliği ön planda okuyoruz ki onların arasındaki bağ herkesi kıskandıracak türden o kısmı unutmamak lazım. 

Ali'm ne kadar Duygu'da okuduğumda hayran olduğum bir karakter olsa da kendi kitabında çocuğun içini görmek beni ondan birazcık uzaklaştırdı. Neden mi? Aslı'nın dediği kadar kutup ayısı, ayı, öküz ve bilimum eş anlamlı kelimeyi hakeden biri de ondan! 

Bir insan köpek gibi sevip yine de kendini sevdiğinden uzak tutar mı? Tutar! Hatta tutuyor! Aslı zeki ve azimli biri olmasa Ali'nin fikir ve kararlarıyla okur saç baş yolmaya devam eder yemin ediyorum. Tamam hala çok seviyorum, Ali de kendi içinde parçalandı hatta günlerce uyuyamadı bile ama kendi etti kendi buldu diye fazla bir şey diyemiyorum. Olan garibim öksüz Aslı'ya oldu. 

Ali'nin nasıl bir karakter olduğunu zaten anlamışsınızdır, dik başlı, dediğim dedik, lafından dönmez, inatçı... Ama Aslı'nın da ondan farklı kalır pek bir yanı yok. Aralarındaki en bariz fark Aslı'nın Ali gibi kaçmaması, aksine biraz bir cesretlendirmeyle Ali'ye koşması. Bunun dışında tencere kapak misali al birini vur ötekine harika bir çiftler.

Ali'mde de Duygu'nun otoritesini, Sedat'ın maymun oluşlarını ve Levent'in dalga konusu olmasını görüyoruz. Hatta Duygu'da daha çok görmeyi istediğim Levent'i Ali'yle sık sık laf dalaşına girerken gördüğüm için çok mutlu oldum diyebilirim çünkü şıp sevdi okumuş mafya Levent de biraz zorlansa kendi kitabının karakteri olabilecek biri. Olmamış tabi o ayrı mesele.

Kitapla ilgili beni rahatsız eden şey 3-4 sayfada bir karşıma çıkan sayfa hataları. Cümlede virgül olması gereken yerde nokta konuş olması, cümlenin devamının bir alt satırla başlaması (sanki yeni bir paragrafmış gibi), açılan tırnak işaretinin kapatılmaması gibi hatalar okurken beni rahatsız etti. Hatanın sorumlusu kim bilmiyorum ama umuyorum yeni basılacak kitaplarda böyle şeyler olmaz.

Bunun dışında Duygu'yu okuyan biri kesinlikle Ali'mi de okumalı diyorum ben. Hatta Duygu'yu okuyan kişi son bölümü okumayıp Ali'mi de okuduktan sonra Duygu'ya dönüp o son bölümü okumalı desem daha doğru olur.

2 yorum:

  1. Çok çektirdi kıza çok. Millete marshmallow oldu kıza akide şekeri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağolsun bir ara kafamda saç kalmıyordu, sayfa aralarında kafamı duvarlara falan vuruyordum artık :)

      Sil