9 Aralık 2016 Cuma

Bahanemi bulduktan sonra kimse tutamaz beni

Eve kendimi zor attığımdan geçen gün bahsetmiştim ya, o yorgunluğun en büyük sebeplerinden biri bugün gitti! Evet abimin o yaşlı Fransız müşterisini Christmas sebebiyle evine yolladık. Adam gittiği için arkasından bir konfeti atmadığımız kaldı ki ben yapmayı gerçekten çok istiyordum! Onun gitmesiyle benim içimde kalıbıma sığmayan bir mutluluk çıkageldi ve bütün gün de bunu herkese belli ettim ister istemez. Kırmızı gözlerime rağmen içimdeki mutluluk taşıyordu anlayacağınız. Başka bir şeyler de vardır belki ama bilmiyorum, benim bildiğim başka bir sebep yok. Akşam eve geldiğimde önce annemin koltukta yanına kıvrılıp onu rahatsız ettim. Normalde o kadar dibine girmek huyum olmasa da içimden geldi bir anda. Neyse, onun izlediği diziyi yine alakam olmasa da sorularımla baltalarken bir anda Emre'nin aramasıyla rahatım bozuldu. Normalde Batu ya da Emre'nin telefonlarını her ortamda rahatlıkla açarım diye yine öyle davrandım ama bu sefer durum öyle değilmiş. Telefonu açmamla bir kahkaha sesinin gelmesi bir oldu ki bu Emre sarhoş demek oluyor ve annem ne kadar içtiklerini içten içe bilse de bunun dile getirilmesinden rahatsız. O çocukları çok sevdiğimi bildiği için ve kendisi de sevdiği için de söylemediğini bırakmıyor anlayacağınız. Emre'nin sarhoş kahkahalarına aldırış etmeden klasik "naber? Napıyorsun?" muhabbetiyle odama geçtim ki kapımı kapatmamla "ne bu halin senin" diye postayı koymam bir oldu. Önce onun minik sevgilisiyle kavga ettiklerini falan düşünmedim değil ama baya zevkine içmiş beyimiz. Ben bir şey söylüyorum o gülüyor, ben kızıyorum o gülüyor derken ben de kendimi tutamayıp bir süre sonra onunla gülmeye başladım. "Kardeşim o benim, gülerim de severim de" diye orada birilerine bağırdı bir ara ama sadece güldü ve kısa bir süre sonra da kapattı telefonu. Zaten içimde bir mutluluk varken bir de onun bu hareketi içimden "sanırım benim onların yanına gitme zamanım geldi" dememi sağladı. Biletimi hemen aldım ve anneme ne söyleyeceğimi bile düşünmeden Defne'yi arayıp haftasonu için gideceğimi haber verdim. Hanım durur mu zaten sevgilisini görmeye bahane arıyor hemen o da geleceğini söyledi. Batu iyi ki ailesinin yanına dönmedi diyorum şuan. Emre o ufaklık için İstanbul'da yaşama şansını geri tepmişken ailesinin yanına hiç dönmezdi eminim de Batu zaten Defne'ye uzağım diyerek gitse onunla görüşmemiz iyice zorlaşırdı. Neyse ki ikisi de yanyana ve benim de gayet yakın mesafemdeler. Bakalım haftasonu nasıl olacak onlarla...

7 Aralık 2016 Çarşamba

Trafik değil bu park alanı resmen

İstanbul'da yaşayan ya da yaşamayan herkes illa buradaki trafiğin ne olduğunu biliyordur ya da duymuştur. Normalde işten çıkış saatlerimi kesinlikle 6-7 civarı tutmam çünkü eve dönmem imkansız olur, 3 saat minimum sürer o trafik yüzünden. Normalde buna çok dikkat eden ben veterinerdeki randevu saatine yetişebilmek için o saatte yoldaydım. Sözde işten erken çıktım diye ayarlamalarım tutacaktı ama olmadı. Kedi kutusu yüzünden otobüse binemediğim için taksiye binmiştim ve normalde 10tl yazan yere 20 tl vererek gittim. Dönüşte ise 25 tl verdim! Para hadi bir nebze de giden zamana içim gidiyor. 1,5 saat sürdü kısacık mesafe ya. Yavaş ilerleseydi bari diyordum en son kendime çünkü araba bir ara durdu ve 15 dakika hiç kıpırdamadı. Aklım almıyor, bu hiç kıpırdamayan trafik nasıl oluşuyor? 
Trafiğin anlamadığım kısmı bir kenara kısa mesafeli ama uzun süreli yolculuğumda taksici amcayla baya kaynaştık. Kendisi ne kadar bu trafiğin sebebine kadın şoförler demiş ve bu cinsiyetçi tavrıyla beni sinir etmiş olsa da konu üzerinde çok durmadı ve hoş bir sohbet açtı. Hasta olan arkadaşının taksisini kullandığını söyledi ilk önce ve taksiciliğin kendi mesleği olmadığını, İstanbul'da bu işi yapmanın çok sıkıcı olduğunu anlattı. Öyle ki bir keresinde yine bir trafik sırasında arabadaki genç bir çocuğa al sen kullan diyerek onu sürücü koltuğuna alıp kendisi yolcu koltuğuna geçmiş. Bana da sordu ehliyetim olup olmadığını ama baktım iş ciddi kullanamıyorum diyerek kaçtım. Büyük aşkla evlenip 6 ay sonra boşandığı eşinden tutun lisede oynadığı voleybola birçok şey anlattı. Karavan alıp gezmek istediği hayalinden bile bahsetti düşünün. Sohbet iyi güzel olunca yol o kadar koymadı ama eve girdiğim gibi yorgunluktan resmen bayıldım kaldım. 1.80 boyumu sanki 1.90 yapmam gerekiyormuş gibi aldığım topuklu botlarımı ayağımdan çıkarmamla büyük bir sızı duyup kendimi en yakın koltuğa atmam bir oldu ki annem dışarıda bütün gün giydiğimiz giysilerimizle bembeyaz salon koltuklarına uzanmamızdan nefret eder. Uyuyup kalmışım koltukta kaç saat sürdü uyumam emin değilim ama sabah tekrar aynı tempoya girecek olmak gözümden bir damla göz yaşı akıtmıyor desem yalan olur. Mine'ye söz verdiğim makaleyi bitirip yatağa kendimi kaçta atarım bilmiyorum ama şu dersten 100 almazsa okulu basarım, tam şuraya yazıyorum.

5 Aralık 2016 Pazartesi

Çok yoruyorlar beni yine

Bu iş benim sonumu getirecek artık hissediyorum. Yıl sonlarına doğru herkesin çok yoğun olduğunu duyardım ama şu ara resmen yorgunluktan kırılıyorum. Bir yanda yetiştirmem gereken kendi işlerim bir yanda Mine'nin mezun olabilmesi için yardım ettiğim makaleler diğer bir yanda da abimin ortak iş yaptığı Fransız adamla vakit geçirmemiz... Bittim, tükendim! Kendi işlerim sürekli yeni insanlarla iletişim kuruyor olmam katlanılabilir bir durum, aynı zamanda Mine'nin artık mezun olabilmesi için ter döktüğü sırada makale yazmak için de çok büyük sıkıntı çekmem ama o 65indeki adam... Adam durmuyor resmen. Tamam enerjik olması iyi bir şey belki ama benim enerjim şuan birçok kaynak tarafından sömürülürken bir de onun çıkagelmesi ve o anlamak için kırk takla attığım Fransız aksanlı İngilizce'yle kendine İstanbul'da ev bakıyor olması beni benden alıyor. Abim ben ve o son zamanların efsane grubu olduk doğrusu. Boş olduğum her anım doldu ki gerçekten sabah 7de evden çıkıp her gece saat 11de dönüyor olmak mahvetti beni. Neyse diyorum yine sineye çekiyorum çünkü bu da bitecek ve ben bir günümü full uyuyarak geçirip bir sonraki gün hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğim hayatıma. 
Bugün Serkan evlendi. Nedendir bilinmez onun evlenmesiyle içimde bir şeyler rahatlamış gibi bir his doğmaya başladı. Bana öyle geliyordur belki bilmiyorum ama bir rahatlama gelmedi desem yalan olur. Sosyal medyadan karşıma çıkan fotoğraflarca söyleyebilirim ki biraz sıkıcı bir düğün olmuş. Bizim çılgın delikanlılar ne umdu ne buldu gibi bir durum oldu sanırım çünkü erken ayrılan da var sağ sola sarıp fotoğraf çeken de. Ben akşamüstü artık ayaklarımı rahat rahat uzatmaya yeni başlamışken aradı biri anlattı düğünü, gelini ve Serkan'ı sonra bir başkası daha. Benim için önemli olmadığını söylesem de sanırım insanlar izledikleri dizilerden filmlerden benim bugünü yas ilan edeceğimi düşünüyor. Yas tutacak enerjim bile yok bana gelmişler şu şöyleydi bu böyleydi diyorlar.
Ablamı son zamanlarda çok boşladım diye trip attı geçen. Biraz oturduk konuştuk onunla da nasıl özlediysem olur olurmadık konularda boş boş ama uzun uzun konuştum ama aynı şeyi o da yaptı. Sanırım bir dönem birlikte yaşamış olmamız bizi kardeşlikten bir tık uzaklaştırdı. Lisenin son 2 yılında kendi evimden çok onun evinde yaşadığım düşünülürse ya da yaz tatillerinde onunla Ankara'da kaldığım düşünülürse doğal tabi arkadaş gibi olmamız. Neyse onun tarafında da işler pek iç açıcı görünmüyor. Aile ve evliliğe inancımı sağlayan tek çiftten ağır çatırtılar duymak beni biraz üzse de herkes için hangisi daha iyiyse o olsun diyorum sadece. Bazen bir şeyleri zorlamamak en iyisidir derim. Bunu anneme anlatmak çok zor olacak olsa da bakalım, zaman gösterecek her şeyi.