31 Ocak 2017 Salı

Korku filmlerinden çıkmış gibi

İki hafta önce 10 basamaklı bir merdivenden yere serbest atlayış yaptığım için sağ kolumda küçük bir kas zedelenmesi yaşadım. Alçıya alınmadı ama bir kolluk taktık ve sağ kol iptal. Resmen hiçbir şey yapamadım! Kısıtlanmış hayat kadar korkuncu yok ki bunun en kötüsü duş kısmı oldu. Sadece iki hafta olmasına rağmen bakımsızlıktan resmen kendimden geçtim diyebilirim. Bu gün iki haftanın tam geçmesiyle yeter diyerek çıkardım kolluğu. Ağrı çekiyor muyum? Evet ama katlanamayacağım bir şey değil ve artık hareket edebilmek istiyorum. Annemin "yapma kızım", "zorlama kolunu kızım"ları bir etki etmeyince "ne halin varsa gör, ağrıyor diye bana yakınma sonra" diyerek o da serbest bıraktı beni zaten. Ben de aslında haftalar önce yaparım diye aldığım saç boyasını kullanma zamanım geldi diyerek acılar içinde saçımı boyadım. Gerçek anlamda acı çünkü omzumda bir sorun olmamasına rağmen dirseğim ve iç kısmı hareket ettirmemle güzel acılar çektirdi bana. Neyse, boyalı saçım ve yüz maskemle bilgisayar başına geçtiğim için ne kadar korkunç olduğumu tahmin bile edemezsiniz. Mine'yle konuşurduk ve fotoğraf atmamı istedi. Sonrasını siz düşünün zaten kız arayıp "o ne hal öyle? Evde öyle nasıl geziyorsun yazık annen kalp krizi geçirecek" diye dalga geçse de böyle şeylere ihtiyaç duyuyor insan arada. Aslında bu yazı boyanın süresi boyunca ellerimi kullanmam ve mümkün olduğunda kafamı kaşımamam için yazıldı denebilir çünkü çok kaşınıyor! Son 10 dakika... Boyarken çektiğim acıyı bir de yıkarken çekecek olmak çok korkutuyor doğrusu... Bir de kırmızı şarap maskesini duyan olmuş muydu? Ben yeni duydum ve çıkardığımda neyle karşılaşacağım konusunda biraz endişelerim var. Neyse artık en azından kokusu güzel. Mümkün olsa kendi suratımı yalar yutarım!

8 Ocak 2017 Pazar

İlk defa bu derece paylaşılamaz oldum

Benim minik sarışını az çok hatırlayanınız vardır. Kendisi benim ortanca dayımın 6 yaşındaki en küçük kızı ve aramızdaki iletişim fazlasıyla iyidir. Çalıştığım için ona yeterince zaman ayıramadığımı söylüyordu son zamanlarda ben de en sonunda tamam dedim dayımı arayıp bizde kalması için izin istedim pazar da kahvaltıya gelirsiniz bize diyerek biraz ağız yaptım. Ablasının bu durumu kıskanacağını onun da benimle vakit geçirmek istediğini söyleyince tamam o zaman kızların ikisini de işten sonra alırım dedim  annesine de haber verip akşamüstü gittim aldım kızları. Eve geldiğimizde küçük dayımın sanırım 1,5 yaşında olan kızı da bizdeydi. İşin ilginç kısmı o minikle o kadar yan yana olma şansımız olmadı ama beni biraz farklı görüyor sanırım ki bacağımdan ayrılmıyor. Küçün hanım onu görür görmez "Cha, hani bu gece sadece biz olacaktık" diyerek ilk tepkisini ortaya koydu. Onun gideceğini, gece bizim çok eğleneceğimizi söyleyerek biraz sakinleştirsem de bütün akşam boyunca yanıma gelen bebeği iteledi durdu. Yemek yicecektik annem rahat yesin diye ben kucağıma aldım bebeği almaz olaydım küçük hanım da kendi yemeğini bana yedirtti. Sonuç ne mi oldu? Açım! Herkes yedi ben bir şey yiyemedim. Neyse, peşimden bir saniye ayrılmayan minikler akşam akşam yordu beni. Çocuklarla iyi anlaşamıyorum bu bir gerçek ama kan mı çekiyor nedir kuzenlerim beni baya seviyor. Hani ben de seviyorum şimdi yalan olmasın baya eğlendiriyorlar beni o şapşal halleri ve konuşmalarıyla ama o kadar yani başka çocuk söz konusu olduğunda kesinlikle o hallere katlanamıyorum. İşin komik kısmı küçük hanım kendinden daha minikle beni kıskanırken o kadar efor sarf etti ki o gider gitmez uyuyakaldı. Ergenlik yolunda emin adımlarla ilerleyen ablasıyla sohbet etme fırsatı bulmuş olsak da bir türlü açamadığım bir içine kapanıklığı var. Yaşından kaynaklı sorunları vardır diye tahmin ediyorum ama sanırım onu daha çok yanıma alıcam. En basiti kendimden biliyorum o yaşlarımda ablam olmasa ne yapardım hiç bilmiyorum. 

7 Ocak 2017 Cumartesi

Ben nasıl sonbahar kızıyım?

23 yıldır kendimi sonbahar kızı diye tanıttım durdum. Eylülde doğduğum için en sevdiğim mevsim sonbahar dedim çünkü o daha çok ben gibi hissettiriyordu. Aslında hala çok farklı düşünmüyorum ama geçtiğimiz haftaların bana fark ettirdiği şey ne kadar soğuk olursa olsun ortada kar varsa ben mutluyum. Üşüyorum hatta çok üşüyorum, sokakta bir hayvan gördüğüm gibi alıp montumun içine sokasım, eve alasım ya da onu güvenli bir yere götüreyim istiyorum ama anca çantamdan çıkardığım mamayı veriyorum diye çok üzülüyorum ama kar yağarken ya da yağdığında ortalığın o ışıl ışıl görüntüsüne hayranım. Geçtiğimiz seneye kadar gittiğim okulum dağın tepesinde olmasıyla alıştım sanırım bu görüntüye. Şimdi bile saate bakmadan sokağa çıkıp minik bir yürüyüş yaptım ve bir kez daha oturduğum yerden kaynaklı bir gurur hissettim çünkü çevremizde ağaçları kesilmeyen tek sokak sanırım bizimki ve görsel şölen sunuyor sırf bu yüzden.
Geçtiğimiz haftalar boyu çok düşündüm, birçok yeni karar aldım ve uygulamaya başladım. Hala bir şeyler eksik çünkü eski Cha olabilmiş değilim ama ben de Lady gibi 2017 için kendime çok görev verdim. 2016 boyunca kendime verdiğim sözlerin hiçbirini neredeyse tutmadığımı fark ettim ve son aya sığdırabildiğimi sığdırdım. Yaptığım en büyük şey de Avusturya ziyaretim oldu. Orada bir tanıdığım mı vardı? Hayır. Birileriyle mi gittim? Hayır. Hayatım boyunca yaptığım en çılgınca şeydi tek başıma farklı bir ülkeye gitmek. 2016 için son karı orada gördüm hatta. Oradan liseden çok eski bir arkadaşın yanına Macaristan'a geçtim orada tek olmadığım için daha çok eğlendim sayılabilir ama Avusturya'nın yeri bende hep bambaşka olacak.  En çok üzüldüğüm nokta çok kısıtlı olan zamanım yüzünden gidemediğim başka yakın ülkeler oldu ki kapıyı bir kere açınca gerisi gelir umuduyla düşünmüyorum üstüne daha fazla. Mine'yi şimdiden ikna etmeye çalışıyorum hatta bir Balkan turu için de bakalım biraz zaman geçmeli onun için. Bir de maddi açıdan kendimi toparlamam gerekiyor tabi o ayrı mesele. Minik gezim çok planlı olmadığı için belimi güzel büktü doğrusu. Hatta normalde Macaristan'a da gitmeyecektim ama paylaştığım fotoğrafı gören arkadaşımın yazmasıyla onun da yanına geçtim. Yıllar geçmiş olmasına rağmen yanına çağırmış olması da içimi ayrı ısıttı doğrusu. Kısaca her kuruşuna değdi.
Döndüğümden beri çok yoğun çalışıyorum. Zaten geçen ayki son yazımda da bunun yüzünden isyan ediyordum. Tatil biraz kendime getirir diye düşünmüştüm ama pek faydası olmadı hatta işten ayrılmayı bile düşünüyorum şu ara ama iş bulmadan önceki hallerim de aklıma geldikçe "Cha otur oturduğun yerde" diyorum kendime. Biraz karışık kafam, mutlu muyum değil miyim emin olamıyorum. Bugün bile eve dönerken yeter diyordum ama biraz önce çıktığım yürüyüş iyi geldi. Sanırım bu motivasyonla birkaç ay daha çalışıp yeni gezi planları için para biriktirebilirim. Ayrı ev mi? O biraz bekleyebilir, gezmek daha çok hoşuma gitti doğrusu.