23 Aralık 2017 Cumartesi

Hata bende tabi

Komşu çocuğunu unutmak adına attığım kararlı adımlar sayesinde oldukça büyük yol kat ettiğimi düşünüyorum. Daha doğrusu düşünüyordum az önceye kadar çünkü çocuk şuan benim salonumda, arada benim de uyuyakaldığım koltukta sızmış durumda! Öyle bir masumluk ben hayatımda görmedim arkadaşlar. O kadar güzel görünüyordu ki abimi ve diğer arkadaşlarını dikkate almayıp geçip karşısına onu uyurken izleyeceğim! Şimdi olaya ortadan dalınca karşı komşumuzun neden bizde uyuduğunu merak edilmiştir tabi. Normalde ben sabah abimi arayıp bu gece Mine'nin evinde kalacağımı söylemiştim. Tabi benim yaşadığım birkaç kızsal durumdan kaynaklı rahat edemeyeceğim için kalma kararımı es geçip gece 12 gibi eve döndüm. Dairenin kapısını açar açmaz içeriden gelen bira ve sigara kokusundan anladım salonda bir oyun turnuvası döndüğünü ve herkese selam verip odama dönmemin iyi olduğuna karar verdim ki evde dişi bir varlığın olduğunu bilip sabah ona göre davransınlar. Salon kapısında dikilip herkese selam verirken oyun kolu elinde bir Komşu çocuğu görmemle şok oldum. Bir de ağzının kenarında sigara vardı ki gerçek anlamda şok oldum onu o şekilde görünce. Abim "sen bu gece dışarıda kalmayacak mıydın ya" diyince "iptal oldu döndüm, size iyi eğlenceler" diyip arkamı döndüm. O an abimin arkadaşlarından birinin "kız başına gece dışarıda nasıl bırakıyorsun kardeşini" diye sorduğunu duydum. Konunun ben olduğumu fark edince hemen mutfağa girip büyük bir sessizlikle neler söyleyecekler diye beklemeye başladım. O arada da sanki su alıyormuş izlenimi verdim kendime tabi. Abimin arkadaşının onu kınadığını belli eden cümlesi geldikten sonra bir başkası hatta Komşu çocuğundan bile "hiç kıskanmıyor musun sen şu kardeşini?" diye bir cümle duydum. Abim anında kendini savunmaya geçip yanında kalacağım arkadaşımın çocukluk arkadaşım olduğunu ve bana da her türlü güvendiği için dert etmediğini söyleyerek geçiştirdi konuyu. Zaten sonra da oyunlarına devam ettiler. Sohbetleri, kahkahaları, benim de biraz sancım olduğundan dolayı gözüme uyku girmedi tabi. Ağzıma minik bir şeyler atıp ilaç almak için mutfağa tekrar gittiğimde 2 saat önceki tayfanın neredeyse tamamının gittiğini gördüm sonra da kimler kaldı diye bakmak için kafamı salona uzattım ki o an gördüm Komşu çocuğunun koltukta uyuduğunu. İki kişi daha vardı uyuyan ama benim gördüğüm sadece Komşu çocuğuydu tabi. Bir anda abimin arkamdan gelip "ne yapıyorsun" diye sormasıyla korkudan çığlık basacaktım ama zor durdum. Elinde 3 tane battaniye vardı muhtemelen üstlerini örtüp kendisi de yatmaya gidecekti ki beni görünce durdu. "Ağrım var ilaç alıp yatacaktım da ne alemdesiniz diye bir bakayım dedim" anında. O an sanki benim onu izlediğimi anlayabilirmiş gibi geldi ki bu da beni biraz tedirgin etti doğrusu. "Anlamıştım zaten bir şey olduğunu yoksa hayatta Mine'yi bırakıp eve gelmezdin sen" dedi sonra da ilacımı içirip odaya yolladı. Artık ne kadar içmişse bir iyilik meleği olmuş çıkmış anlayacağınız. Neyse abim bir kenara, o kadar masum görünüyordu ki o karalıkta sadece televizyonun ışığı varken bile o kadar güzeldi ki. Tekrar ve tekrar gidip bakmak istiyorum. Ve buradan anlıyoruz ki onu unutmak adına hiçbir gelişme kaydetmemişim şu geçtiğimiz haftalar boyu...

20 Aralık 2017 Çarşamba

Küçük bir çocukla yaşıyorum sanki

Hani bazı küçük çocuklar için 'büyümüş de küçülmüş' derler ya, öyle bir olgunluk gösterirler çünkü, bu cümlenin bir de 'küçükmüş de büyümüş' şeklinde bir versiyona ihtiyacı var özellikle benim abim için. İkimiz kalmaya başladığımızdan beri kendi çapımızda ev ekonomisi yapmaya çalışıyoruz. İkimiz de fazla evde kalmadığımız için faturalar olsun mutfak masrafları olsun kendi içimizde bölüyoruz. Faturalar bir kenara özellikle mutfak alışverişinde ekonomi yapamadığımızı fark edince oturup bu konuda neler yapabiliriz diye tartışmaya başladık ve en sonunda her gün eksik ne varsa getir uygulamasıyla değil de haftada bir toplu alışverişlerle daha uygun olanı almaya karar verdik. Çünkü en başta evde neredeyse ikimiz de durup yemek yemiyoruz ama nasıl oluyorsa para en çok mutfak için gidiyor... Dün akşam söz verdiğimiz gibi akşam marketin önünde buluştuk. Benim elimde eksik listesi, onun elinde market arabası oradan oraya gidiyoruz. Bir ara arkamı dönüp baktığımda listede olmayan ama sepette olan birkaç şey dikkatimi çekti ve abime dönüp sordum "bunlar neden" diye. Lazım bunlar lazım demeye başladı ben sorunca da. Allah aşkına bir insanın gummy jackpot, jelibon, büyük m&m vb abur cuburlara ne kadar ihtiyacı olabilir ki? Hem de aynı anda... Yüzüne bakıp "bir çocuk kafilesi falan mı gelecek de benim haberim yok" dedim "yoo evde aradığımızda, canımız çektiğinde bulunsun işte" dedi. Annem görse şu davranışı "ben sizi böyle mi eğittim" der dizlerine vura vura ağlar. Hayır abim de ben de şekerleme sevmeyiz, kesin sırf gözüne güzel göründü diye doldurdu sepeti. Onun liste dışı aldığı her şeyi geri koyduktan sonra devam ettik alışverişe ama sebze bölümü tam  bir curcunaydı. Yok kereviz alma, pırasa pişirme, o kadar otu kim yiyecek diye mızmızlandı durdu. En sonunda "yahu bırak beni sebzelerimle baş başa sen yemezsin onları" diyerek reyonun dışına bıraktım onu. O dondurulmuş köfteleri sepete doldururken ben ses çıkarmadım şu vejetaryen halimle o bana laf ediyor. Neyse, alışverişin büyük kısmı abimin sepete gizli gizli koyduğu şeyleri ayıklamakla geçti ki normal alışverişi sevmeyen adamın market alışverişini sevdiğini görmüş olduk. Çocuk gibi ya, abim diye demiyorum ama tam bir şapşal kendisi.

16 Aralık 2017 Cumartesi

Böyle olacağı belliydi

Hastalıktan kaçamayacağımı biliyordum doğrusu. Zaten havalar bir öyle bir böyle diye nasıl giyineceğimi şaşırmıştım böyle de tam oldu. Son zamanlarda bir kırgınlık hissediyordum ama psikolojik olarak çöküşte olduğum için böyle olduğumu düşünmüştüm ama baya bildiğimiz grip olmuşum. Olduğum yerde sallana sallana geziniyorum. Yine bütün bitki çaylarına boğuyorum kendimi ama abim bu konuda pek de destekçi diyemem doğrusu. İşten erken dönüp evde kendimi yatağa attığım günün akşamı seslendi ev içinde sonra beni evde bulamayınca odama geldi. Başta "bu saatte ne uyuyorsun bak gece uyuyamayacaksın" diye dürttü beni sonra baktı benden tepki yok "haydaa bir bu eksikti" dedi. Halim yoktu tepki verecek yoksa bağırırdım orada ona "ne demek bir bu eksikti" diye de işte. Sanki hasta olan kendisi de... Anneme haber vermeden kendi çabalarıyla beni biraz beslemeye çalıştı önce sonra da baktı olmuyor akşam aldı götürdü hastaneye. Mızmızlansam da ağlasam da "sus Cha hasta olmuşsun zaten uğraştırıyorsun beni" diye bir de azarladı beni. Ateşim varken ağlarım ben arkadaşlar. Gerçekten ağlarım ama nasıl bir duygusallık hali içine giriyorum anlatmaya kelimeler yetmez. Yol boyu hıçkıra hıçkıra gittik ki acildeki hemşire kötü bir şey oldu sandı. Abimi kocam sanmaları akşamın hatırladığım en net olayı oldu. Koştur koştur beni yatırdıktan sonra oradan oraya gitmiş de hemşire onu bana övmeye başladı "ne kadar ilgili", "ay çok sanşlısınız" vs. vs. abim o benim deneme uğraşmadım bile. Serumumu verip yolladılar zaten yarım saate, babaanne gibi bir torba ilaç da cabası. Eve dönerken abim yine sesini yükseltti bana bir de, neymiş hasta olduğumu ona neden daha önce haber vermiyormuşum, neden hastaneye gitmiyormuşum falan. Telefonum süs olsun diye yanımdaymış ona göre. Evde yemek yapmaya çalışması olsun, bana bakma çabaları olsun takdir edilesiydi tabi ama şaşırıyorum bu çocuk bu beceriksizliğiyle nasıl tek başına yaşadı yıllarca. Evde ben de olmasam ev ne hale gelecek düşünemiyorum bile. En azından hızlı toparlayan biriyim de "uf seninle uğraşılmıyor" evresine gelmeden kalktım ayağa. Yalnız her sabah hazırlayıp yanıma getirdiği kahvaltımı unutmayacağım o konuda cidden başarılıydı.
-Ben unutsam da o bana unutturmaz kesin-

10 Aralık 2017 Pazar

Dövme sorunsalı

Liseden beri dövme yaptırıp yaptırmama konusunda kendi içimde bir savaş içerisindeyim. Kaç yaşıma geldim hala bir arpa boy ilerlemiş değilim bu konuda. Tabi zaman içerisinde bu yaptırıp yaptırmamadan çok "annemden nasıl saklar, alıştırırım" şeklinde bir hal aldı o ayrı mesele. Kadın bana zarar verdiğini düşündüğü için kulağımda arttırdığım her delikte ayrı ayrı fenalaşıyor her halde dövmeyi görse yığılır kalır. Başkasında gördüğünde hoşmuş falan diyor ama bende nasıl dururdu diye minik bir yol yapsam anında "saçmalama Cha derinin altına boya veriyorlar nasıl zararlıdır o" diye başlıyor konuşmaya. Aslında çok anne sözü dinleyen biri değilimdir ama bu konuda bir de "ya yaptırdığım şeyi beğenmez ve sonra pişman olursam" sorunu gelince annemi de kendime hafif bir bahane olarak öne atmış oldum. Ne yaptırmak istiyorum? Nereye yaptırmak istiyorum? Bunlar bu kadar zor sorular mı da ben bir türlü karar veremiyorum? En son abimi çektim yanıma internetten "şunu şuraya istiyorum, şunu şuraya, bunu da istiyorum ama onun yeri şurada daha iyi olur ama o yere başka bir şey istiyorum" diye konuşarak fenalık getirttim. Adam en son "Cha boş yer kalacak mı sende?" diye sordu düşünün. Kalacak kalmasına çünkü öyle çok yoğun dövmeleri sevmiyorum ama durum öyle bir hal alma yolunda gibi. Hazır annem evde yokken enseden başlasam mı diyorum son zamanlarda da bakalım, bir şey beğenebilirsem yaptıracağım.

7 Aralık 2017 Perşembe

Terapi gibi terapi

Depresyona da girsem, hasta da olsam kendi başıma halletme gibi huylarım var biraz. Nereden geliyor bu öz güven bilmiyorum ama kendim yapabiliyor muyum diye önce bir dener sonra destek almaya başlarım. Hoş geçen sene sırf bu kafam yüzünden zatürreden zor döndüm bayılıp ayılıyordum ama o durum başka tabi. Komşu çocuğuyla olmadığını kabul etsem de sosyal bir çevrede birleşme durumumuz oluyor son günlerde. O nereden mi çıktı? Abimle maç izlemişler benim Emre'ye gittiğim hafta sonu! O noktadan sonra da nasıl ısınmışlarsa birbirlerine sürekli bir sosyallik içerisindeler ve evde genç kız mı var? Rahatsız olur mu? O çocuktan hoşlanıyor mu? Bunları hiç düşünmeden abim Komşu çocuğunu evimize alıyor. Tamam hoşlandığım çocuk o olmasa kesinlikle dikkate almam evde biri varmış yokmuş diye ama pijamamla sallana sallana mutfağa giderken bile karşılaşmak insanda bir şok etkisi yaratıyor doğrusu. Kendimi belli etmeden takılıyorum yanında, hatta onun bana ders arası yaptığı minik el şakalarını ben de yapmaya başladım. Artık dönüşü olmayan friendzone evresindeyiz. Hani ondan bana bir şey görür gibi olsam da kabul etmemeyi beynime işliyorum çünkü, düşününce çocuk benimle oyuncak gibi oynadı farkında ya da farkında olmadan. Abimle yakınlaşmaları benim hayattaki şansımı gösteriyor olsa da en azından kedilerim onu sevmedi. Bendeki duygu çöküşünü mü hissettiler emin değilim ama üçü de sürekli çocuğa vurma, ısırma ya da onun ayakkabılarını bir yerlere atma eylemi içerisinde. Benim içimde de ona hafif de olsa vurma isteği olduğu için kedilerimin ona yaptığı herhangi bir şeyde kendimi daha iyi hissediyorum. Hatta geçen akşam onlar koltukta otururken benim en küçük zıpır vitrinin üzerinden onun kafasına atladı. Minik bir kahkaha bastım orada o haline. Abim ve hatta o da güldü bu duruma ama anlam veremediler bu hayvanlar neden böyle yapıyor diye. Kediler gerçekten en iyi terapistten daha iyi olabiliyor bazen. İster sarıl ağla, ister yolla sevmediğin kişinin üstüne mis gibi intikam alıyorlar. Hayır bir de kedilerimin ikisi baya yaşlı ve sürekli uyuyan tiptelerdir ama Komşu çocuğu geldiği an bir hareketlilik başlıyor. Abim de ben de bu durum karşısında biraz şoktayız diyebilirim. Tabi ben şikayetçi değilim o ayrı mesele.

5 Aralık 2017 Salı

Kendim ettim kendim buldum

Aşk acısı benlik bir şey değil. Kendime hatırlatmaya çalışıyorum sürekli benzerlerinin nasıl geçip gittiğini, önceden olanların hiçbirini şimdi hatırlamadığımı ama beklediğim hızda olmuyor tabi. Sürekli Komşu çocuğu diye gezmiyorum hatta Mine şuan içimde neler dönüyor bilse şok olur ama oluyor bir şeyler. Dersten sonraki sohbetlerimizi artık o yönlendirmeye çalışıyor, o konuşmayı başlatıyor. Hatta bugün otobüsteyken önce yüzümün neden düşük olduğunu sordu sonra da ben cevap vermeyip kendimi gayet iyi göstermeye çalıştıktan sonra eve gelince mesaj attı "son zamanlarda neyin var? Bütün sorunlar çözülür, sen üzme bu şekilde kendini" diye. Sorunun cevabının kendisi olması ne komik değil mi? Ona açıkça "senin yüzünden üzgün, kırgın, yorgunum" demek istiyorum ama onun yerine biriken işlerden, her şeye koşamadığımdan yorgun olduğumu söylüyorum. İlgisinin açıkça arkadaşça olduğunu hissediyorum, bir insan olarak merak ediyor neden bir anda düşük bir moda girdiğimi. Yani görebiliyorum, içinde bana karşı kesinlikle benim istediğim türde bir şey yok. Biraz onu suçlamak istiyorum ama totale bakınca onun yaptığı bir şey de yok ki suçlayayım. Çocuk sıcak kanlı diğer insanlar gibi bana yakın davrandı ve ben de onu içimde büyüttükçe büyüttüm, bu kadar. Yani ne yaptıysam kendime yaptım, o bir şey yapmadı. En başta kendimi durdurmuş olsaydım şuan çok yakın arkadaş bile olabilirdik ama şuan bizim için ileride komşu ve öğretmen/öğrenci ilişkisi dışında bir şey göremiyorum. Bu psikolojinin kolay geçmesi için bir şey yok mu ya? Romantik komedilerdeki o kocaman koca dondurmalardan mı denesem? Hoş, düşünmesi bile midemi kaldırdı ama belki o "bak dünyada ne acılar var" dedirtir bana...

3 Aralık 2017 Pazar

Emre de olmasa...

Ailemi "bizimkileri düğünden beri görmüyorum" bahaneleriyle birkaç gün darladıktan sonra hiçbir lafı kabul etmeden yine sırt çantamı alıp Emre'nin yanına gittim. Aslında Batu ve Defne de orada ama benim şu durumda ihtiyacım olan kişinin Emre olduğunu düşünerek direkt kimseye haber vermeden onun yanına gittim. Okul bitti, mezun olduk ama çocuk bir türlü ben ve benim iniş çıkışlarımdan kurtulamadı. En son sanırım yine bu zamanlarda Serkan yüzünden üzgündüm ama bu pek onun gibi de değil. Serkan'da kabul etmeyen, bizden olmaz diye direten bendim ama Komşu çocuğunda işler bir tık farklı. Salt bir platoniklik bu sefer ki onun acısı Serkan'da yaşadığımdan daha betermiş onu anladım. Bende bir sorun mu var? Neden o da benden hoşlanmıyor? Bu gibi anlamsız soruları kendime sormadan edemiyorum. Evet, biliyorum kimse kimseyi sevmek ya da hoş bulmak zorunda değil. Keza Komşu çocuğu da sırf ben ondan hoşlanıyorum diye benden hoşlanmak zorunda değil ama bunu beynim söylüyor, kalbim kabul edemiyor. Dün işten döndükten sonra apart topar birkaç giysi alıp çıktığımda hemen apartmanın kapısında karşılaştık Komşu çocuğuyla. Bırakma karar aldığımdan beri dersleri ekmeden kendisinden köşe bucak kaçtığımı fark etmiş olacak ki ayaküstü "artık pek görüşemiyoruz" diye konu attı ortaya. Çocuğun yüzüne bakıp "aa öyle mi? Hiç fark etmemişim" desem de ondan kaçtığım açık. Hafta sonu işim olup olmadığını sorduğunda neredeyse kendimi bir yıkım içinde hissettim. Oyun hamuru gibi oynuyor sanki ama işin özünde hiçbir şeyin farkında değil! Hafta sonu şehir dışında olduğumu söylediğim zaman bile yüzündeki o aptal gülümsemeyi kesmeden "o zaman dönünce görüşürüz" dedi. İstemiyorum! Kesinlikle görüşmek istemiyorum çünkü onun düşüncesizce benimle flört etmesi beni bitiriyor. Sırf bu yüzden Cuma gecesi Emre beni kapısında buldu ya zaten. Komşu çocuğuna göre önemsiz şeyler benim için önemli. Kendime bunu anlatmaya çalışıyorum ama pek başarılı olduğum söylenemez. Emre'ye göre zamanında yaşamadığım ergenliği şimdi yaşıyorum ki bana göre de öyle ama bu şu an yaşıyor olduğum gerçeğini değiştirmiyor. Neden benimle ilgilenmediğini düşünürken oturup ağlamış değilim şimdiye kadar ama içimdeki üzüntüyü bir şekilde dışa vurmak  gerekirse ona vurmak istiyorum. Her şeyi; tanışmamızı, dersleri, flörtlerimizi, eve dönerken yol uzatmalarımızı hatırladığım derece en ince ayrıntısına kadar anlattım Emre'ye ve Komşu çocuğu için söylediği tek şey "o çocuk salak" oldu. Evet! Kesinlikle katılıyorum! Ama bu ondan hala hoşlandığım gerçeğini değiştirmiyor. Emre'ye göre çocuk aslında her şeyin farkında ve ilgi hoşuna gittiği için benim açılacağım anı bekliyor ama bana ona açılmam için gereken cesareti vermediği için bıraktım ya zaten. Bence beni o şekilde görmüyor o. O farkında olmadan sadece yakın davranıyor ben de bir dur diyenim olmadığı için kendimi fazla kaptırdım. Bu da geçecek biliyorum, şuan biraz sarsmış olsa da geçecek...

1 Aralık 2017 Cuma

Saklama Rehberi

                                          

Besinlerin kullanım ömrünü nasıl uzatabileceğinizi biliyor musunuz? Peki ya onları ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi? Eğer siz de benim gibiyseniz, birkaç temel gıda dışındaki hiçbir besin için net bir fikriniz olmadığına eminim. En basitinden, sizce elma ne kadar bir süre saklanabilir? Lezzetini, sertliğini ve tazeliğini yitirmemesi için ne yapmak gerekir? Oturup her besin maddesi için internette araştırma yapmanıza gerek yok: http://saklamarehberi.com, tüm bu bilgilere tek bir kaynaktan ulaşmanızı sağlıyor.

Türkiye’nin ilk ve en büyük derin dondurucu üreticisi olan Uğur Soğutma tarafından hazırlanan (ve tamamen ücretsiz şekilde kullanılabilen) sitede; hamur işleri, süt ürünleri, meyveler, sebzeler ve et ürünleri ile ilgili merak ettiğiniz her bilgi yer alıyor. İlk olarak, tüm bu besinlerin ideal kullanım sürelerinin ne olduğunu, daha sonra da bu kullanım süresini nasıl uzatabileceğinizi öğreniyorsunuz. Tahmin edebileceğiniz gibi, derin dondurucu kullanmak tüm gıda maddelerin daha uzun süre dayanmasını sağlıyor. Ancak, örneğin karidesi derin dondurucuda saklayabilir misiniz? Peki ya yazın aldığınız, lezzetli ve sulu bir karpuzu derin dondurucuya koyup, kışın yiyebilir misiniz? Tüm bu soruların ve çok daha fazlasının cevaplarını Saklama Rehberi web sitesinde kolayca bulabiliyorsunuz. Hepsi bu kadar değil: Sitenin “Alternatif Bilgiler” bölümünde, evde kolayca hazırlayabileceğiniz birbirinden lezzetli tarifler yer alıyor. Evde nasıl mocha yapabileceğimi, meyvelerin kararmasını nasıl önleyebileceğimi, hatta unsuz kekin nasıl yapılacağını bile öğrendim. Laf aramızda, kot pantolonların derin dondurucuda temizlenebileceğinin de haberdar oldum! (Kotu fırçaladıktan sonra bir poşete koyup derin dondurucuda 1 gün boyunca bekletiyorsunuz.  Şaşırtıcı, değil mi?)

Türkiye’nin ilk gıda saklama rehberi olan http://saklamarehberi.com, beni şaşırtacak ölçüde bir içeriğe sahip ve her birini okumaktan büyük keyif aldım. Eğer sizin de bir derin dondurucunuz varsa, bu siteyi muhakkak ziyaret etmelisiniz. Derin dondurucunuz yoksa bile gıdaları nasıl daha sağlıklı tüketebileceğinizi, ne kadar uzun bir süre boyunca saklayabileceğinizi ve basit, pratik, lezzetli tarifler ile ipuçlarını Saklama Rehberi web sitesinden öğrenebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.