27 Şubat 2019 Çarşamba

Yine ben ve hasta yatağım...

Kendi bünyesiz yapımdan artık gına geldiğini düşünüyor olsam da hasta olmalara doyamadığım da bir gerçek. Hani ortalarda bir salgın var diyip duruyorlar ya, aman diyorlar dikkatli olun çok kötü falan filan, işte yeni nesil domuz gribi neymiş ben de anlamış oldum. 5 gün oldu sanırım kendimde değildim. Ayağa kalkmaya çalışıyorum sürekli dünyam dönüyor, nefes almak istiyorum ciğerlerim izin vermiyor, ateşimi kesinlikle sağlıklı seviyelere indiremiyoruz derken bugün normal bir hastalık seviyesine gelebildim. Günler sonra yatağımdan çıkıp salondaki koltuğa uzandım ve günlerdir kendi odam dışında bir yer görmediğim için mutluluktan dört köşe oldum diyebilirim. Annemin dönmüş olması gerçekten şansım oldu diyebilirim çünkü "bir şeyim yok bir parol alsam geçer" diyerek ilk ateşim çıkmaya başladığında önemsemedim. Sonraki 2-3 günüm neredeyse yok abim işe gidemedi o süre içerisinde annem beni hastaneye tek başına taşıyamayacağı için. Geçti tabi o ayrı mesele. Dikkatli olduğum sürece tekrarı bu kadar sert olmaz dedi doktorum ama tekrarlamayacağına dair bir garanti de veremedi. Vücut bir kere alışınca bırakamıyor demek...
Bu hastalık derdine düşmeden önce kuzenimin nişanıyla alakalı yaşadığım rahatsız edici anlardan biri ya da birkaçını yazmayı planlamıştım ama bugün Spotty'nin son yazısında da benzer şeylerden bahsettiğini görünce bir gerilemek istedim. Kısaca özetlemek gerekirse herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda olduğumdan bahsedip durdu. Hatta hayatıma iyi kötü birini alıp bir an önce çocuk yapmamı söyleyen dahi oldu ki bu duyduğum en saçma önermeydi doğrusu. İyi ya da kötü ne demektir ya? Hadi bir delilik yaptım çocuk doğurmaya karar verip biriyle birliktelik yaşamaya başladım diyelim bu kişi kesinlikle baba olmak nedir bilmeyen, sorumsuz, kendini beğenmiş ya da bencil, ben merkezci biri çıkarsa ne olacak? Her erkek çocuk sever dedi biri de. Ben de çocuk severim aslında ama uzaktan, birkaç saat pışpış yapıp bir problem olduğu an annesine verebileceğim durumlarda özellikle. Bu kafaya sahip insanların çocuk yapmak kadar büyütmenin de kolay olduğunu düşünüyor ya, deli oluyorum! Çok çocuk yaparsın yapmazsın bu beni alakadar etmez ama sen yaptığın her çocuğa aynı şartları sağlayamayacaksan, hepsiyle aynı derecede ilgilenip düzgün birer birey olmalarını sağlamayacaksan bir tane bile yapma. Çocuğu veren Allah rızkını da verir mantığı nasıl bir kumardır ben gerçekten anlayamıyorum. Evlilik fikrine zaten kapalı bir insandım Fatih'ten sonra da bir süre hayatıma birini almak istemediğimi biliyorum ama insanlar kalkmış bana "Cha yaşın daha geçmeden bir çocuk yapmalısın" diyor. Sandalyeyi alıp kafalarına fırlatmak istiyorum başka bir şey değil.

17 Şubat 2019 Pazar

Ayağa kalkıyorum!

Son birkaç yazımda sürekli olarak Fatih'ten bahsedip onu aklımdan çıkarmama ne derece engel olduğumu fark etmeye başladım. Hala sürekli onun hakkında konuşmak, insanları darlamak istiyorum, evet bu bir gerçek ama bu şekilde hiçbir şekilde ilerleyemeyeceğim de açık. Daha fazla gülmeli, daha fazla kendimle ve arkadaşlarımla ilgilenmeliyim düşüncesindeyim. Birçoğu içimden gelmiyor ama ne zaman istediklerimiz %100 oldu ki? Zaten olabiliyor olsa şuan bu şekilde olmazdım değil mi? Bu da açıkça demek oluyor ki "Cha kendine bir çeki düzen ver". Bir de şöyle bir durum oldu ki annem eve döndü... Yani temelli mi döndü bilinmez ama oldukça eşyayla sanki tam anlamıyla yerleşmiş gibi bir havayla geldi geçen gece. Abimle onu bir anda karşımızda görünce biraz şaşırdık doğrusu çünkü biz söylemeden ya da ikimizden biri hasta olmadan çok uğramazdı yanımıza ama baya kendi istek ve iradesiyle gelmiş. Hal böyle olunca benim modumdaki düşüklük onun dikkatini oldukça çekiyor ve rahatsız edici yüzlerce soru sıralanmaya başlıyor. Annem yaşadığım şeyi anlamayacak katılıkta bir insan olmasa da fazla endişelenen biri ve sırf şuan böyle olduğum için bile kendime bir şey yapabileceğimi düşünebilir. Kadın gerçek anlamda uçlarda düşünüp ona göre yaşıyor anlayacağınız. Bu yüzden artık bir çeki düzen vermem gerekiyor kendime. Sadece eve kapanıp kitap okuma, temizlik ve yemek yapma devri kapandı. Lazım olmadığı sürece eve girmemeye karar verdim bakalım bir de bu şekilde nasıl oluyor. 

13 Şubat 2019 Çarşamba

"Asla vazgeçme! Sen bunu yapabilirsin"

Bugün şans kurabiyemden tam da başlıktaki yazı çıktı. Özellikle son zamanlarda kendime kesinlikle güvenim yokken nasıl olacak da bir şeyler başaracağım ben de çok merak ediyorum. Bir de resmen her şeyden vazgeçmiş olmam da cabası. Cuma akşamı bir arkadaşın doğum günü için birkaç arkadaş buluştuk. Aslında gitmemem benim için çok daha iyi olabilirdi Fatih'i göreceğim için ama kendime sürekli "o var diye ortamlardan uzaklaşamam, bu yaptığım beni güçsüz gösterir" dediğim için olduğumdan çok daha "güçlü" bir görüntüyle gittim buluşma yerine. Dışarıdan gerçekten o şekilde mi görünüyordum emin de değilim aslında ama içerideki harabeden bahsetmek dahi istemiyorum. Herkesle sohbet muhabbet derken aslında kafa dağıtma konusunda oldukça iyi bir fikir olabilirdi o da orada olmasaydı. Bütün gece öyle ya da böyle ondan kaçmış olsam da gecenin ilerleyen saatlerinde hiç huyum olmasa da hatta sevmiyor olsam da elimde sigara kapıda bizim çocukların dışında bir yerde duruyordum. Aslında bir şey düşünmüyordum o gün yorgunluğum dışında ama yanımda bir anda belirip elinde bir kadehle "nasılsın" diye sormasıyla beynimde cızırtılar oluşmaya başladı. Onunla ayrıldığımız geceki alkolü bırakma kararımdan haberi olmadığı için kadehi bana uzattı önce sonra kendisi de bir sigara yaktı. Ağzımı açıp tek kelime etmediğim halde konuşmaya başladı. Önce "böyle olmasını ben de istemezdim ama olmayacaktı, sen bana güvenmeyi seçmedin ki hiç" dedi daha sonra "imkanım olsa o lanet gece söylediğim her şeyi unutmanı sağlardım ama unutmazsın işte! Keşke o gün o masaya hiç oturmasaydın ya da hemen sonrasında gitmeseydin, daha erken konuşup senin kafanda kurmana izin vermeden silseydim hepsini" dedi. Başta her şey için beni suçlayacağını düşünsem de kendinde de hata görmüş olması beni az çok tatmin etti diyebilirim. Tabi konu bu değil... Fatih konuşmaya devam ettikçe ben sustum ben sustukça o daha çok konuştu. Beni yanında görmeyi özlediğinden de bahsetti, eskiden olan o uzun sohbetleri şimdi yapamıyor olmamızdan duyduğu hüzünden de. Bir ara iki yanağımdan tutup bütün yüzümü bile inceledi ve verdiğim tepkilere baktı ama tarifi olmayan anlar vardır ya ben de sanırım onlardan birini yaşadım. O an gözlerimin bile dolmamasını sağlamak nasıl zordu anlatmam mümkün değil. O son hareketi benim için geceyi bitirdi o an içeriye girip yalandan gülümseyip doğum günü olan arkadaşa kocaman sarılıp eve döndüm. Hızlı kalktığım için Fatih'in mesaj atacağını da biliyordum ondan telefonu uçak moduna alıp sadece kaçtım. Aslında hem mesaj atmasından korktum hem de atmamasından çünkü ikisi de ayrı ayrı kötü hissetmeme neden olacak şeyler. Şimdi sana sorarım şans kurabiyesi, hala bir şeyler yapabileceğime inanıyor musun? Şahsen ben kendime kesinlikle inanmıyorum...