11 Ocak 2020 Cumartesi

Doktor Glas - Hjalmar Söderberg

Çok uzun zamandır bir kitap tanıtımı yapmıyorum, içimde kalıyor okuduğum ve yorumlamak istediğim şeyler diyerek isyan ediyordum kendi kendime. Madem öyle o zaman eski günlerdeki gibi bir kitap yoruma yapayım da kalmasın içimde dedim.

Doktor Glas'ı aslında kapağıyla hiç ilgimi çekmemiş olsa da Kadıköy'ün sahaflarından birinde yazarın adıyla dikkatimi çekti kendisi. Gördüğüm an "bu adam kuzeyden, belli" dedim ve kitabın arka kapağına bir sarıldım. Orada kitap yorumundan başka bir tanıtım göremeyince de başladım ilk sayfadan ve gerisi daha kitabı almadan gelmeye başladı. İlk olarak tanıtım bülteni;


“Bir İskandinav Başyapıtı.”

—Time

“Sürükleyici bir kitap… Evliliği bir kenara atmış ve aşkı ıskalayan bir adamın ümitsizliğinin ve yaşadığı dönemin güçlü ve yalın bir anlatımı… Doktor Glas hayallerini gerçeğe dönüştürüyor ve bu kitap belki Freud’un “Rüyaların Yorumu” kitabını andıran ilk roman. 
—The Times Literary Supplement

“Olağanüstü… Nadir kalitede bir kitap… Gerçek bir beceri eseri” 
—Glasgow Herald 

“Bir başyapıtın milyarlarca kelimeye ihtiyaç duymayacağını hepimize keskin bir dille hatırlatıyor.”  
—Sunday Telegraph 

“Muhteşem bir sadelik ve derinlik… Yalnızlık ve Romantizmin birlikteliğinin hikâyesi.”  
—The Guardian 

“Bir başyapıt olarak kolayca tanınabilecek bir kitap.”  
—The Observer

____


Benim yorumum kısmına gelecek olursak Doktor Glas aslında kendisine gerçekten üzüldüğüm bir karakter. Her şeyi bir kenara o kadar yalnız bir adam ki zamanında elinden kaçırdıkları, pişmanlıkları vs. hepsiyle yalnız yüzleşmek zorunda kalıyor. Evet tabi insanın kendiyle yüzleşmesi çok doğru bir şeydir ama onun Glas'ın karakteri onun yanında biri olmasını gerektiren bir karakterdi. Düşünceli, kendi içinde çelişen hatta zaman zaman kendisiyle ciddi tartışmalara giren bir adamla karşı karşıya geliyoruz sürekli kitabı okurken. An geliyor anlattıkları o an yaşadığı şeyler mi yoksa yaşamasından tedirgin olduğu hayalleri/planları mı emin olmak çok zor oluyor ama azıcık deli bir adamı okumak da bana fazlasıyla eğlenceli geldi. Günlük tarzı yazıla kitap 12 Haziran - 7 Ekim tarihleri arasında yaşanan olaylardan bahsetmekte. Bazı günler uzun bazı günler kısa yazılmış tam bir günlük. İnsan hayatı sorgulamaya başladığında neyin ne olacağı hiç belli olmuyor gerçekten. Doktor Glas da aynı bu şekilde kendinin bile inanamayacağı şeyleri yapıyor.

Benim fikrimi soracak olursanız kitabı ben oldukça beğendim. Kafayı bulandırmayan, aslında oldukça açık ve kolay bir dille yazılmış bir kitap. Aslında bir nevi çerezlik bile denilebilir çünkü ben bir hafta sonu başladım ve bir çırpıda bitti. Boş boş hissettiğim de bir bitme değildi üstelik. Belki zaman zaman kendimde Doktor Glas'ı gördüğüm için bu kadar hoşuma gitmiştir emin değilim ama bir yere vermeden kitaplığımı süsleyecek bir kitap olması bence çok hoş. Son zamanlarda hiçbir romanı "bu kitaplığımda kalsın" diye kenara ayırmıyordum doğrusu.

2 yorum:

  1. Kitabı çok güzel tanıtmışsınız, ilgimi çekti ve merak ettim. İlk fırsatta okuyacağım, yorumlamanız için emepinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :)
      Eskiden yazardım böyle kitap yorumu şimdi yine neden yapıyım ki dedim kendime hoşunuza gittiyse ne ala :)

      Sil