tag:blogger.com,1999:blog-40766873418637426722024-03-13T20:09:13.413+03:00Düzensiz blogChadaqielhttp://www.blogger.com/profile/14513898318754561854noreply@blogger.comBlogger287125tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-71977977204921188662022-09-11T22:22:00.002+03:002022-09-11T22:22:50.374+03:00Geçen 2 yılda ne oldu dersiniz vol.2<p style="text-align: justify;"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgifzdoQ6NjhNnFUGhfmXBqKGEtSSuBSrrSsl8-iG5F4mHnJzawCdHeKDfR4JjvcMCU6vob0XblIgu88PP4om32_0PPh020ZlBjIge7IgJvfjaVcdYshLT2Py3WNJ9pxYzC99NQkLCWOqodQ1-D1t4fItsg2lg7GFcrU4PBTgdP5Hrj1xVd42DNefzl5Q/s951/What-Do-Employers-Look-For-In-A-Graphic-Design-Portfolio.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" data-original-height="951" data-original-width="634" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgifzdoQ6NjhNnFUGhfmXBqKGEtSSuBSrrSsl8-iG5F4mHnJzawCdHeKDfR4JjvcMCU6vob0XblIgu88PP4om32_0PPh020ZlBjIge7IgJvfjaVcdYshLT2Py3WNJ9pxYzC99NQkLCWOqodQ1-D1t4fItsg2lg7GFcrU4PBTgdP5Hrj1xVd42DNefzl5Q/w266-h400/What-Do-Employers-Look-For-In-A-Graphic-Design-Portfolio.jpeg" width="266" /></a></div><div style="text-align: justify;">Merhabalar, herkese son ilişkimin nasıl bittiğini anlattıktan sonra bir de iş değiştirme ve yeni ev hayatımdan bahsedeyim dedim biraz da. Önceki yazıda da bahsettiğim gibi durulmuş bir insan olduğum söylenebilir kesinlikle çünkü insan başından gerçekten büyük bir belayı attıktan sonra "bu da dert mi, ben neleri hallettim" diyor kendine. İş de biraz o şekilde oldu aslında, evde huzurlu olmadığım zamanlardan kaynaklı kendimi sürekli işe vermiş olsam da dikkatim sürekli dağınık oluyordu. Üstlerimden işittiğim azarların o dönem haddi hesabı olmasa da sürekli olarak kendi işimi düzgün yaptığımı düşündüğüm için içim o konuda huzursuz değildi. Eve odaklanma, işe odaklan, evdeki işlerin düzgün yürüdüğüne emin ol, işte bir hatayla karşılaşma derken kendimi mental olarak gerçekten zorlar bir hal içerisindeydim. En son bu ayrılık olduktan ve eve döndükten sonra gelen rahatlama iş yerinde ciddi bir performans artışına neden oldu ama bu durum birilerini rahatsız etti. "Cha hata yapmaz", "Cha iyi yapıyor o devralsın", "Cha şu işlere de bakabilir işlerini hızlı bitiriyor bize de yardım etmiş olur" diye konuştukları yöneticilerimle beni ciddi bir iş yükünün altına bırakmaya başladılar. Başta çalışmak bana iyi geliyor olarak düşündüğüm için ses çıkarmamış olsam da daha sonrasında fazla mesailer, hafta sonu çalışmaları derken durum çığırından çıkmaya başladı. En son abimin evliliği için izin isteyip 12 gün yeni evin dizilmesi, eşyaların gelmesi, son provalar gibi işlerle ilgilenip abim ve arkadaşımı balayına yolladıktan sonra korkunç bir kaosun içinde buldum kendimi. Yokluğumda aslında işim olmayan, destek amaçlı yaptığım hiçbir işin devamı getirilmemişti ve tamamlanması için de bana kısa bir süre verildi. Yöneticimle konuşup bunun ne demek olduğunu sorup bu konudan ne kadar rahatsız olduğumu bahsedince benim için zor olmayacak bir iş olduğunu söyleyip beni gazlamaya çalıştı. En son sesimi yükseltmemek için zor dururken yapılan bu işin küçümsenerek "iş" olmadığından bahsettiler ben de "öyleyse asıl yapması gereken kişiye yaptırın çünkü benim iş tanımımda böyle bir şey yok" diyerek patladım. Yöneticim bu tavrımdan rahatsız olduğunu söylemiş olsa da ben de bu şekilde davranılmaktan rahatsız olduğumu söyledim. O gün o şekilde tartıştıktan sonra sürekli laf çarpmalar, sabah selam vermemeler, daha üstlere karşı doldurulma gibi durumlarla karşılaştım. Aslında gün içerisinde çarptıkları laflar, konuşmuyor olmaları gibi durumlar beni pek rahatsız etmesi ama verilen işlerde sürekli olarak problemli kişilerle diyalog kurmak zorunda kalmam ve bunun kasıtlı yapılıyor olması bende bardağı bir tık taşırdı. Bir cuma günü yine gerilmeden gergin işimi yaparken "işimi yapmadığım" konuşmaları bir anda bardağı taşırdı ve yöneticime gidip ihbarımı başlatmasını söyledim. Başta çok şaşırdı ani karar verdiğimi ve pişman olacağımı söylemiş olsa da sözümden geri durmadım, istifamı da yazıp verdim. </div><p></p><p style="text-align: justify;">Aslında başka bir iş ayarlamadan işten çıkıyor olmak beni tedirgin etse de tamamen şansa yeni işimi çıktığım an buldum. Başlarda yeni bir sektör, alışık olduğumun düşenin tamamen dışı olduğu için tedirginlik ve korku yaşamış olsam da ona da alışmam sadece 2 ay sürdü. Şimdiyse huzurlu bir şekilde sıfır bir başlangıcın verdiği etkiyle devam ediyorum hayatıma. 2022'ye sıfırlanmış olarak girdiğimi söylesem yalan söylemiş olmam anlayacağınız. </p><p style="text-align: justify;">Bütün bu süreç içerisinde annem zaman zaman konulara dahil olmaya çalışıp gerilmemize sebep olsa da zaman içerisinde konuların dışında kalmasının onun için çok daha sağlıklı olduğuna karar verip beni kendi halime bıraktı. Ara ara hala evden ayrılıp 6 ay gibi kısa bir sürede geri döndüğüm için laf soksa da o maddi olarak yapamadım diye düşünmeye devam etsin, sorun değil diyorum kendime. Aileyle yaşamanın çok zor olduğunu her fırsatta dillendiriyor olsam da sanırım bu ekonomide öğrenciyken olduğu gibi yalnız yaşadığım bir hayatın hayalini bile kurmam imkansız gibi duruyor. Mecbur kabullenip devam ediyorum bu durumu anlayacağınız.</p>Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/14513898318754561854noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-24665354557245173942022-09-08T01:15:00.001+03:002022-09-08T01:15:55.048+03:00Geçen 2 yılda ne oldu dersiniz<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW3l9zIS3SzrZl_lN1nPInyyQ7cKr2Y0fo8G-vVYM-rjI9IpWBlmRUDb22BTagyRGvQQPoT4lZvFtvNBjQxwiJU2ubGS5uulUU5ooqmhlrFbjecxGTRsNE2cqEtBfgwcHdgU9sgG0pspTvWHAx0xx1YXOX_TZCYlLby_6XBC5xz9aaeX7hPBqbSMtM9w/s1500/photo-1582671137713-0d817082cc28.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1500" data-original-width="1000" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgW3l9zIS3SzrZl_lN1nPInyyQ7cKr2Y0fo8G-vVYM-rjI9IpWBlmRUDb22BTagyRGvQQPoT4lZvFtvNBjQxwiJU2ubGS5uulUU5ooqmhlrFbjecxGTRsNE2cqEtBfgwcHdgU9sgG0pspTvWHAx0xx1YXOX_TZCYlLby_6XBC5xz9aaeX7hPBqbSMtM9w/w266-h400/photo-1582671137713-0d817082cc28.jpeg" width="266" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Madem gelip defalarca yaptığım gibi yine kürkçü dükkanıma döndüm o zaman geçtiğimiz iki yılda neler oldu biraz onlardan bahsedeyim. Her şeyin üstünden sanki on yıllar geçmiş gibi hissediyor olsam da en eski olayın üstünden iki yıl geçti sadece.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">2020 mayıs ayında en son karantinadan kaynaklı evde olmanın beni ne kadar sıktığından bahsetmişim, alışılmaz imkansız bir görüntüyken hayatımızın içine nasıl girdiğine şaşırmışım. Şimdiyse bıraksalar evden adımımı atmam gerçek bir ev kızı oldum diyebilirim. Tabi benim kendim için yaptığım bu yoruma yakın çevrem kesinlikle katılmaz kesin ama ben kendimi o şekilde görüyorum. O yaz çalışmaya tekrar başladığım dönemde o zamanlarda erkek arkadaşım olan kişiyle gerçek bir pandemi ilişkisi yürütmeye çalışıp sürekli olarak birbirimizden uzak zaman geçiriyorduk. O dönemlerde yılın 9 ayı abimle yaşayıp kalan 3 ayında abim, annem ve ben olarak hayatımıza devam ediyorduk. Annemin kronik rahatsızlıklarından kaynaklı pandemi döneminde kendisiyle yüz yüze iletişimi komple kesmiştik abimle birlikte zaten, anlayacağınız birbirinden habersiz 3 alakasız bireye dönüştük bir dönem. Hayatımın o evresi sanırım hem çok yalnız hem de çok rahattı. O sonbahar abim yeni yeni kız arkadaşıyla tanıştırdı hatta. Tanıştığımız anda içimin ona karşı ısınmış olması ve sonrasında çok yakın olacağımızı bilemezdim ama şu dönemin de dahil en yakın arkadaşlarımdan biriyle tanıştığımı söylesem yalan olmaz doğrusu. Kısaca ikisinin evliliğiyle hiçbir sorunum yok diyebilirim çünkü abim durdu durdu varoluşu saçma ilişkisinden çıkıp sağlıklı bir iletişimi olduğu bir ilişkiye geçti ki 1.yılları henüz olmuştu ki evlendiler de.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Geçtiğimiz şu dönem içerisinde, abim henüz evlenmeden önce ben evden taşındım. Aslında arkadaşlarım, abim, ablam kısaca çevremdeki kimse desteklemedi beni ama haftanın minimum 3 gününü erkek arkadaşımın evinde geçirirken birlikte yaşamanın ikimiz için de çok daha ekonomik olacağı kanaatine vardık. İlişkimiz henüz yılını doldurmamıştı aslında bu kararı verirken ama zamanın da bir önemi yok diye düşündüm o an. Evden ayrılırken taşındığım yer hakkında minimum bilgiyle aslında anneme çok açık yalan söyleyerek yaptım bunu çünkü duysa kadının yüreğine inerdi kesin. Bende de nasıl bir körlük, nasıl bir göz dönmesi varsa çok da mantıklı hareket etmemişim doğrusu o dönem. Neyse, ilk haftalar her şey cidden toz pembe olsa da zaman ilerledikçe bir şeyler yanlış gitmeye başladı. Dışarıdan sorunsuz gibi görünse de içten içe bir bataklıktan çekiliyormuşum hissi beni sarmaya başladı. Arkadaşlarıyla görüşmeyen, kitap okumayan, dizi film izlemeyen kısaca bir hayatı olmayan ot gibi bir şekilde yaşamaya başladığımı gördüm günden güne. İşten eve erkenden dönmem lazım yoksa "o" aç kalır yemek yiyemez, şimdi bunu almayayım gereksiz tatsızlık çıkar aramızda, akşam şunu yapayım "o" seviyor vs gibi sadece onun isteklerine göre bir hayatın içinde buldum kendimi. Akşam eve aynı anda ya da ben ondan geç döndüğümde bile hep bir şeyler yapmam, bir şeylerle ilgilenmem gerekiyordu. Konuşmak istediğimde çeşitli sözler ve hareketlerle susturulup yine onun isteklerine göre bir çerçevede hayatımıza devam ediyorduk. Ben düzen takıntılı ya da çok titiz bir insan değildim ama bir noktadan sonra evin her köşesinde bardak olması, benim sürekli yemek, bulaşık ve çamaşırla uğraşmak zorunda kalmam nefes alamadığım bir noktaya getirmişti beni. Ondan yardım etmesini istediğimde geçiştiriyor, asla yapmıyordu hiçbir şeyi. Unutmuyorum bir gün yürürken bileğimi burktum ve asansörsüz 4.kattaki evimize neredeyse ağlayarak çıkıp zorla yatağa uzanmıştım. Eve geldiğimde de ona mesaj atıp haber vermiştim. Aldığım ağrı kesici beni uyutunca yatakta yanıma geldiğini anlamamıştım kibar kibar dürtükleyip ne yiyeceğimizi sordu ben de yatacağımı bu yüzden isterse kendine bir şey sipariş etmesini söyledim. Olmaz ki öyle dedi sen de ye bir şeyler diyince ben de tamam dedim en son daha sonra o yanımdan kalktı ben de uyumaya devam ettim. Bir ara lavaboya kalktım baktım televizyon izliyor yedin mi bir şeyler dedim o da "yok seni bekledim" dedi. "Yemek söylemedin mi? Yeseydin ya soğumuştur o" dedim yok dedi söylemedim. Hazırladın mı bir şeyler diye sordum "nasıl yapayım ben şimdi" dedi. Ayakta durmaya gücüm yok çocuk ona yemek hazırlamamı aç aç bekliyor... O kadar sinirlendim ki direkt yatmaya gittim hiçbir cevap vermeden. Birkaç gün sonra ayağım düzelince de bunun lafını yapmaya başladı "aç bıraktın gece beni oysa ben seni beklemiştim" diye. Bunun gibi birçok şeyine neden bilmiyorum ama sürekli sustum. Fikirlerime anlayış göstermeyişine sustum, hiçbir konuda yardımcı olmayışına sustum, beni kendine göre şekillendirmeye çalışmasına sustum hep. Zaman içerisinde kilo almamla dalga geçti, saçlarım dökülüyor diye dalga geçti, bazı yemekleri yapmayı bilmiyor olmam ya da direkt yapmamamla vs vs vs bu örnekler çok fazla sürekli dalga geçmeye başladı. Bir gün ben yine çamaşırları toplayıp katlarken o televizyon izliyordu. O sırada telefonuma peşi sıra mesaj gelmeye başladı ben de işimi bırakıp mesajlara bakmaya koyuldum. Abim hazırlandığı evlilik teklifi için bulduğu yüzüklerin linklerini internetten bana seri halde atıyordu. Erkek arkadaşım da dizi keyfi bozulmuş olcak ki oflayıp puflayıp telefonu bir anda elimden alıp mesajları okumaya başladı. Kafam attı tabi bir anda aldım telefonu ittim onu bir kenara. Mesajların abimden geldiğini görünce sakinleşip sırnaştı ama ben sakin kalamadım o an. Sanırım bana iyi geleceğini düşündüğü "abin de evleniyor, artık biz de resmiyete dökeriz bir şeyleri" cümlesinden sonra bende hatlar iyice koptu. Anında onunla bir hayat geçirirsem kaç yıl daha kendimi öldürmeden hayatta kalırım diye geçirdim. Arkadaşım kaldı mı çevremde son 6 ayda, kendimi daha küçük ve değersiz başka bir konuma alamazdım herhalde diye düşünceler kafamın içine sürekli olarak düşmeye başladı. O an hiçbir şey söyleyemedim geçtim çamaşır katlamaya devam ettim, mutfağı topladım, banyoyu sildim, balkonda biraz sigara içtim kısaca onun yanına gitmemek için elimden gelen her şeyi yaptım. O yattıktan birkaç saat sonra yatmak için odaya giderken karnımda korkunç bir ağrı hissettim ve salonda yatmaya karar verdim. Aynı ev içinde geçen 6 ayı düşündüm benden neler götürdü ve bana neler getirdi diye. O gece bana tek bir şey getirdiğini fark ettim o da bu ilişkinin doğru bir şey olmadığını yıllar geçmeden değil birkaç ayda fark etmemi sağlamış olmasıydı. Bunun dışında kaybettiğim özgüvenim, gururum, arkadaşlarım ve daha nicesini ne kadar zaman sonra tekrar kazanırım kestiremediğimi fark ettim. Sabah olduğunda ilk olarak kahvaltı vs hiçbir şey hazırlamadan onun kalkmasını bekledim. Kalktığında bile kurduğu ilk cümle "e hazırlamamışsın bir şeyler" oldu. Ben de direkt konuya girdim ben daha fazla yürütemiyorum diye. O ne kadar kendisinde değil bende bütün suçu görmüş olsa da o gün taşındım o evden ortak olan her şeyi ona bırakarak. Ağlamaktan sabahı zor etmişken ayrıldıktan sonra tek bir göz yaşı dökmedim. Kavga ederken bile o bağırıyor bir şeylere vuruyor, hem kızıyor hem yanıma gelip sakinleştirmeye çalışıyor derken birçok farklı ruh haline büründü ama ben sadece ondan ayrılmış olmanın rahatlığıyla oturdum karşısında. Sonra da eşyalarımı hazırladım annemin evine geri döndüm. Eve dönmüş olmama annem şaşırmış olsa da İstanbul'da olunca bahane kolay, hayat çok pahalı arkadaşın kirası çok arttı ikimiz de altından kalkamıyorduk. Annemin dediğine göre eve döndükten sonra daha sakin ve düzenli bir kız olmuşum ama normal değil mi öyle olmam? </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Ben eve döndükten 3 ay sonra da abim evlenip evden ayrıldı, birkaç ay sonra ben daha fazla baskı ve mobbinge dayanamayıp iş hatta sektör değiştirdim, eski sosyalliğini tam yakalayamayan ama gezmesinden tozmasından ödün de vermeyen bir Cha olarak hayatıma kaldığı yerden devam ediyorum. Son bir yıldır hayatıma kimseyi almak istemediğim bir travmaya sahip olsam da önemli değil, iyi ki diyorum evlenmemişim!</div>Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-37051598628285025312022-09-04T15:32:00.003+03:002022-09-04T15:32:52.268+03:00Biraz dönmek istedim sanırım<p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxFYYr4fs3HiOTvpXURFxyb4_aLYzSGMuQkgC7ooKm0OqYYFZ0qv1qPRLS6PHnlzOzgn7L-zSsBbTRuOoxd8zV-7i-2XEsR7TArsLkcbhJ6XDGPe7zKcLyNmvZ7EKdTWEJ7Gs39ueoTtP44ZVb4USR1wwvR367RUAN8QC9MPXTEJPLnEGpMML0JyHX5g/s867/girl%20back.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="867" data-original-width="610" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxFYYr4fs3HiOTvpXURFxyb4_aLYzSGMuQkgC7ooKm0OqYYFZ0qv1qPRLS6PHnlzOzgn7L-zSsBbTRuOoxd8zV-7i-2XEsR7TArsLkcbhJ6XDGPe7zKcLyNmvZ7EKdTWEJ7Gs39ueoTtP44ZVb4USR1wwvR367RUAN8QC9MPXTEJPLnEGpMML0JyHX5g/s320/girl%20back.jpeg" width="225" /></a></div><div style="text-align: justify;">Döndüm demiyorum, artık buna benim açımdan bile inanmak fazlasıyla güç ama durup durup zaman içerisinde aklıma gelince bir girip geçmişime bakıyorum buradan. Hem nostaljik bir his hem de biraz hüzün barındırıyor. 2015 yılında daha öğrenciyken açtığım bu blogda neler olmuş neler zaman içerisinde gördükçe kendime şaşırmadan edemiyorum. Şimdi olsa kafama takmayacağım olaylar, üzülmeyeceğim/sinirlemeyeceğim insanlara o kadar takılı kalmışım ki geçmiş yazılarımı okudukça biraz büyümüşüm sanırım diyorum kendime. Eski yazılarımdan birinde kaç yaşıma gelmişim ne istediğimi biliyorum diye yazmışım ama şimdi bile bilmezken o zaman nasıl bir özgüvenle konuşuyormuşum şaşırdım kendime doğrusu. </div><p></p><p style="text-align: justify;">Geçtiğimiz 2 yılda çok şey oldu demek istiyorum ama sanki hiçbir şey olmamış gibi de. Kariyerimi değiştirmem, abimin evlenmesi ve benim ailemle yaşamaya başlamam, henüz blogu bırakmamışken başlayan ilişkimin bitmesi, asla kopmam dediğim yakınlarımdan kopmam vs vs vs oldu aslında bir şeyler ama hepsi geçtiği için belki garip gelmiyor. Zaman bir şekilde geçiyor, asla düzelmez dediğim şeyler düzeliyor, üzülmem ya da üzülürüm dediğim şeyler değişiyor, zamana ayak uyduramıyormuşum gibi hissetsem de bir şekilde o zamana uymuş oluyorum. Şimdi de bakalım daha neler değişecek hayatımda. Belki ara ara gelir şu geçtiğimiz 2 yılda neler oldu anlatırım belki de zaten geçti gitti diyerek yeni bir sayfa açarım bilmiyorum zamanla artık ona da bir karar veririm herhalde.</p>Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-5619355218923984232020-05-13T15:00:00.000+03:002020-05-13T15:00:02.446+03:00Bir garip rüya serisi #3<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-tOcSIFjcquk/XrsmhIJoAaI/AAAAAAAABRY/kttk2pb9tdM0bcncOwR-6K0E_2KiOus9ACK4BGAsYHg/unnamed.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="330" data-original-width="500" height="264" src="https://1.bp.blogspot.com/-tOcSIFjcquk/XrsmhIJoAaI/AAAAAAAABRY/kttk2pb9tdM0bcncOwR-6K0E_2KiOus9ACK4BGAsYHg/w400-h264/unnamed.jpg" width="400" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Bir sonuca varacak mı yoksa varmayacak mı bilmediğim rüya serimin üçüncüsüne gelmiş bulunuyorum. Rüyaların devamını görecek miyim emin değilim. İşin kötüsü aynı rüya konusuna sahip olmalarına rağmen son iki rüyamı çok iyi hatırlayamıyorum. Daha yeni gördüğüm için aslında daha net aklımda olmaları gerekiyordu ama öyle olmadı nedense.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">3.Rüya</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">AVM tarzı bir yerde gözlerimi açıyorum, aylar önce H&Mde gördüğüm bir elbiseye bakıyorum tekrar ve gerçek hayatta verdiğim tepkinin aynısını verip "bu elbiseye bu para verilmez, indirim gelsin öyle alayım ben" diyorum. Yanımda birileri var biliyorum ama kimseyi tanımadığım için kimsenin yanına gidemiyorum. Bakınıyorum bir şeylere sürekli biri gelsin yanıma da kiminle geldiğimi bileyim modundayım. Bir kız geliyor kısa bir süre sonra yanıma "Cha ben bir şey bulamadım başka yere bakalım mı" diyor ben de olur diyorum baya güleç bir şey bir de kız anında koluma girip hoplaya hoplaya çıkıyoruz. Nasıl bir mutluluk nasıl bir canlılık aklım almıyor hala. Neyse hangi marka olduğunu hatırlamadığım belki de gerçekten de bilmediğim bir markanın mağazasına giriyoruz kıza birkaç soru soruyorum "biz buraya neden gelmiştik ben hatırlamıyorum" diye. Kız bana "Cha sen son zamanlarda bir garipsin zaten bazen hepimizin suratına boş bakıyorsun, hiçbirimizi hatırlamadığını düşünüyorum" dedi. Ben bir anda şok geçirdim tabi hatırlamadığım rüyalar da mı var diyorum içimden falan ben bir şey söylemeden "beni de hatırlamıyorsun dimi? Bir doktora görünmelisin bence" diyor sonra. Hayır işin saçma kısmı nasıl rahat bir kızsa arkadaşının bir süredir amnezik sendrom yaşadığını düşünüyorsun ama doktora gitmesi gerektiği konusunda öğüdü yeni veriyorsun. Gerçek hayatımda böyle bir durumla karşılaşsam o arkadaşımın nöroloji randevusunu ben alırım. Neyse, rüyamda pek ilgili arkadaşlıklar edinmemişim. Madem diyorum böyle bir durum bende sürekli oluyor o zaman çok dikkat çekmez diyorum kendime "cidden karışıyor şu ara her şey, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" diyorum o arkadaşıma o da "sor bana tamam diyor" o anda da eline bir sarı bir de siyah tişört alıp bana dönüyor o anda yine bana bir huzursuzluk geliyor boşver Cha asıl şimdi doğru zaman değil diyorum. Kızın yanından uzaklaşmak için baya yürüyorum rüyada sonra zaten uyanıyorum. Rahatsız bir uyanma yaşıyorum bir de, dişlerimizi sıkmışım çenem ağrıyor falan öyle sinir bozucu bir uyanma. Sonrasında tekrar uyuyamadım hatta.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">4.Rüya</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Bir önceki gün huzursuz bir uyku çektiğim için aslında bu uykumda umarım devamını görmem diyordum kendime ama içten içe de istiyorsam demek tekrar aynı ortam içinde uyandım. Huzursuz okul ortamı, kalabalık arkadaş ortamı ve yine uzağımda yalnız oturan Taner. Bu sefer küçük bir fark var, yanımda hatta çok yanımında oturan biri var bana garip garip bakıp duruyor. Tepki vermeyip ortama ayak uydurmaya çalışıyorum ama yok o kadar çok bakıyor ki en sonunda dönüp "neden öyle bakıyorsun" diyorum çocuğa. Kedim senden rahatsız oluyor diyor. O an fark ediyorum ki çocuğun kucağında bana bakıp tıslayan bir kedi var. Normalde çok şirinbulduğum siyah gri arası rengi olan bir kedi bir de ama tedirgin olup uzaklaşıyorum. Bu sefer tamam diyorum uyanırsam da uyanayım yeter artık diyip Taner'in yanına oturuyorum. Herkesin bizi izlediğini de fark ediyorum tabi. Alakalı alakasız masalar bize dönüp benim ya da onun söyleyeceği şeyi bekliyor. Normal bir sohbet amacım var gibi Taner'e ilk önce nasılsın ne yapıyorsun gibi sorular soruyorum. Kafasını kaldırıp bana bakmıyor bile. Daha sonra "ne istiyorsun benden" diyor. Ben de o anda sinirlenip "asıl sen benden ne istiyorsun" diye tepki veriyorum çünkü sanki dosya yüklemesi yeni bitmiş gibi bir anda aklıma onun bana bir şey yapmak istediği bilgisi geliyor aklıma. "Benim seninle ne işim olur, tanımıyorum seni" diyor bana. Ona onun evine geldiğimden kardeşlerini, anne ve babasını gördüğümden bahsediyorum. Önce şaşırıyor sonra "ben tek çocuğum ama" diyor. Karşı çıkıp şöyle şöylelerdi üstlerinde bu bu vardı diye tanımlıyorum o an sinirleniyor, yaşamıyor onlar diyor. Yaşıyorlardı ama gördüm dediğimde de anne ve babasını kendi bile ev içinde görmediğini ikisinin de ruh gibi olduğundan bahsediyor. "sana zamanı değil demiştim" diye bir ses duyuyorum ama duyduğum sesin karşımda oturan Taner'in sesi olduğuna eminim. Bir anda tekrar yüzüme bakmadan "ne istiyorsun benden" diyor. Tam ağzımı açıp "asıl sen benden ne istiyorsun" diyecekken 5 dakika önceyle birebir aynı olduğunu fark ediyorum her şeyin. Kalkıyorum yanından bu sefer kantinin çıkışına doğru ama dışarısı zifiri karanlık olduğu için nasıl gideceğimden emin olamıyorum tereddüt ediyorum. Bir anda o siyahlığın oradan birkaç böcek çıktığını görüp korkmaya başlıyorum. Vücudum kesinlikle gitmek istemiyor ama kendime bir şey olmaz Cha, rüyadasın, her şey kontrol altında korkmana gerek yok diyerek kapıya doğru gitmeye devam ediyorum. Kapıyı açıp çıktığımda uykudan da uyandım tabi. Minik bir baş ağrısıyla uyandım ama saat çok erken bir saat olmadığı için tekrar uyumaya çalışmadım. </div>Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-16861012020389097092020-05-13T14:00:00.000+03:002020-05-13T14:00:04.086+03:00Bir garip rüya serisi #2<br /><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-hCAROqLhN6I/Xrp7Hbov8iI/AAAAAAAABQ8/c4E9mvVvWIwcJgMj2ZcXIckjsAXBKbDdACK4BGAsYHg/original.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="497" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-hCAROqLhN6I/Xrp7Hbov8iI/AAAAAAAABQ8/c4E9mvVvWIwcJgMj2ZcXIckjsAXBKbDdACK4BGAsYHg/w265-h400/original.jpg" width="265" /></a></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Rüya serimin ikinci kısmına hemen geçiyorum, zaten olayı biliyorsunuz. İkinci rüyayı bir sonraki gün değil de "rüya çok ilginç bitti belki devamını görürüm" düşüncesiyle uyanmamın peşine tekrar uyumamla görüyorum. Peşpeşe gördüğüm, birbiriyle bağlantılı olunca anlatma isteği doğdu içimde.</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">2.Rüya</div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Rüyada kendimi ne okuduğumu ya da ne işim olduğunu bilmediğim okulda buluyorum. Okul kantini denemeyecek boyutta bir kantinin içinde çay içiyoruz. İlk rüyanın aksine rüyada olduğumun tamamen bilincindeyim ve ilk rüyadaki gibi ne yaptığını ne olduğunu bilen biri değil de hafızasını kaybetmiş ama çevresine çaktırmamaya çalışan biri gibiyim. Konuşmuyorum, sadece çevremde neler olduğunu gözlemliyorum. Tamamen merakıma odaklanmış bir şekilde Taner'in benimle ne işi olduğunu çözmeye çalışıyorum. Oturduğum masada sürekli bir kediden bahsediliyor, yeni doğum yaptığı ama yavrularını kimsenin henüz görmediğini söylüyorlar. Hayat memat meselesi gibi bir şey o kedinin yavrularını görmek ama kedinin kendisi ortadayken yavruları kimse görmüyor. İçimden geçiriyorum neden böyle bir konuyu konuşuyoruz diye ama kesinlikle cevabını bulamıyorum. Aynı zamanda şöyle bir ilginçlik de var, tarih olarak benim Taner'in yanına gittiğim tarihin öncesinde miyim yoksa sonrasında mıyım hiçbir şekilde bilgi yok. Kantinde Taner'i görüyorum uzaktan, yanına gitsem ne konuşacağımı bilmediğim için oturuyorum kendi arkadaşlarımın yanında ama o yalnız ve yine renkler var ortada. Mor var aklımda nerede gördüğümden emin değilim ama yeşil ve kırmızı da fazlaca rüya içeriğinde vardı. Renkleri bir kenara bırakırsak ortamda ilginç bir duygu var rüya içinde benim içimi fazlasıyla sıkıyor. Bir nevi sanki rüyada nefes alamıyorum gibi bir rahatsızlığın içindeyim, dışarıya çıkmak istiyorum ama dikkat çekmek istemediğim için ortamdan ayrılamıyorum. Bir anda biri rüya içinde "Cha hadi bir gel de güneşin altına geçelim sen üşümüşsündür" diyerek beni başka bir yere götürüp bırakıyor ve ben nefes almaya başlıyorum kısa bir süre sonra. Sonradan fark ediyorum ki yanımda kimse yok. O kadar güneş ışığı vuruyor ki ortama gözlerimi açamıyorum bile hatta ama sıcak değil, yandığımı hissetmiyorum. O okul kantinindeki huzursuzluk tamamen huzurlu bir hal alıyor diye orada oturmaya devam ediyorum. Kedi yavrularını da orada görüyorum minicik minicik yavrular komik komik hareket ediyorlar ama aydınlık yüzünden çok da izleyemiyorum. Sesleri geliyor daha çok ben de bir anda kantinde bıraktığım çocuklara yavru kedileri göstereyim de ortamdaki konu değişsin diğer konular hakkında daha çok bilgi alabileyim diye ayağa kalkıyorum bir anda yavruların hepsi kayboluyor ve o güzel güneş ışığı da gidip yerini bulutlara bırakıyor. Kapalı bir hal almıyor ama önceki huzurlu his gidiyor ortamdan. Tamam diyorum orada kendime kedilerden kimseye bahsetmemeliyim ama en azından diğerlerinin yanına döneyim de boş yere zaman kaybetmeyeyim. Kantine dönmek için harekete geçtiğim an kendimi kantinde buluyorum. Huzurlu bir ortamdan huzursuz bir ortama geçtiğim için herkesi oradan kaldırmaya çalışıyorum ama kimse beni dikkate almıyor, oturmaya devam ediyorlar. En sonunda ne olacaksa olsun rüya zaten diyerek Taner'in yanına gitmeye karar veriyorum. Hani zaten rüyanın içindeyim, burası benim bilinçaltım rahatsız olacağım bir duruma düşmem diyerek kendimi gazlıyorum ama yine kafamın içinden "henüz zamanı gelmedi" diye bir şeyler duyuyorum. Kendime "hayır şuan zamanı olmasını istiyorum" diyerek ayağa kalktığım anda da uyandım! </div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;"><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">Zamanı olmayan nedir? Neden seri gibi aynı rüyanın devamını görüyorum? Bu rüyalar bir şeye varacak mı? Yoksa sonunun ne olduğunu öğrenemeden rüyalar öylece havada kalıp bitecek mi çok merak ediyorum doğrusu.</div>Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-30294424547541304722020-05-13T13:00:00.001+03:002020-05-13T13:00:07.736+03:00Bir garip rüya serisi #1<div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://1.bp.blogspot.com/-dPmUg1AxckM/XrnfGmWr7_I/AAAAAAAABQg/EVHVQCsXX5UtPBNkHetffOpGENz8FAq9ACK4BGAsYHg/tumblr_lungv34IaN1r5swsro1_400.jpg" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="274" data-original-width="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-dPmUg1AxckM/XrnfGmWr7_I/AAAAAAAABQg/EVHVQCsXX5UtPBNkHetffOpGENz8FAq9ACK4BGAsYHg/d/tumblr_lungv34IaN1r5swsro1_400.jpg" /></a></div>Birkaç gündür aynı konudaki rüyayı bir seri halinde görmeye başladım. İşin ilginç kısmı aslında ilk gördüğümde konu ilginç geldi ve uykumu almış bir şekilde uyandığım halde belki devamını görürüm diye tekrar yatıp uyudum. Normalde zor olur bu tür şeyler benim için ama başardım ve ikinci yatışımda ayrı rüyanın tamamen devamı olmasa da aynı konu içerisinde başka bir sahnesinin içinde buldum kendimi ve bitmedi! Sanırım 4 gündür aynı konudaki rüyanın içindeyim ama ilki dışındaki 4ünde bunun bir rüya olduğunun bilincinde bir şekilde neyin ne olduğunu çözmeye çalışıyorum. Bu kısma kadar biraz karışık anlatmış olabilirim durumu ama benim için de aynı şekilde karışık hatta kafa karıştırıcı. Rüyaları biraz biraz anlatayım;</div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">1.Rüya</div><div style="text-align: justify;">Okuldayım ama şu zamana kadar dahil olduğum hiçbir okula benzemiyor, sanki yeni bir okula başlamışım da bir süredir okuyorum o okulda. Yeni bir okul olunca tahmin edersiniz ki yeni bir sosyal çevrem ve hayatım var. Yani şuan olduğu gibi çalışmıyorum ama ders de çalıştığımı hiç görmedim nasıl bir öğrenciysem. Neyse, rüyamda bir çocuk var; sanırım yaş olarak benden küçük, sessiz sakin bir tip, kendi halinde takılan çok fazla aktif olmayan biri. Çocuğun adı da benim erkek arkadaşımın adıyla aynı ( Taner diyelim ikisine de şimdilik ). Neden ya da ne şekilde bir durum oluyor hatırlamıyorum ama benim bu Taner'le bir işim oluyor ve konuşmaya başlıyoruz kendisiyle. Çocuğun normal şartlarda sessiz sakin ve fazla arkadaş edinmeyen bir tip olmasının yanında bir de kendi içinde problemleri olan bir tip. Bu günümüz "badboy"ları gibi bir tip değil de dışarıya çok yansıtmayan, hüznünü problemini içinde yaşayan biri ama. Rüya içerisinde bir anda Taner'in bana aslında bir şey yapmayı planladığını öğreniyorum ama bu bilgiyi bana kim veriyor emin değilim. Ben kendimden emin bir şekilde ben istemediğim sürece bana hiçbir şey yapamaz diyerek geziyorum ama bir anda aklıma "benim erkek arkadaşım vardı nerede o? Onun da adı Taner'di, çok ilginç" şeklinde düşünceler dönmeye başlıyor. Ben Taner'le hala birlikte miyim değil miyim rüya içinde sorgulamaya başlıyorum bunu. Daha sonra bir proje ya da iş artık neyse bir sebepten ben rüyadaki Taner'in evine gitmek için aslında İstanbul'da olmayan bir minibüs hattına biniyorum ve yolun yarısından da rüyadaki Taner'i alıp onun evine doğru yola çıkıyoruz. İlk önce aramızda renkler ve mevsimler hakkında konular dönüyor aklımda en net kalan iki renk var biri kırmızı diğeri de lacivert. Sanırım Taner'in odasında da çok fazla lacivert vardı hatta ama neyse, bunlar hakkında konuşurken elinde içi görünmeyen siyah bir poşet çıkarıyor. O an fark ediyorum ki o poşet o minibüse binerken de eve girerken de yanındaydı hep. Tam içinden bir şey çıkartacaktı ki Taner'in annesi 2 tane çocukla gelip çocukları yanımıza bıraktıktan sonra gidiyor. O yatağına uzanıyor ben çocuklarla konuşuyorum. Çocuklar sürekli sorular sorup duruyorlar bana ben de sabırla hepsini cevaplıyorum ama sorular neydi derseniz hiçbir fikrim yok, ne soruları duydum ne de verdiğim cevapları. Daha sonra babası da kucağında sarışın bir kız çocuğuyla gelip çocuğu bana bırakıp gidiyor odadan ( aslında bebek denebilir, iri bir bebekti ama yürümeyi bilmiyordu henüz ). Çocuk kucağımdayken ben Taner'i kendi yatağında yatar bir şekilde bırakıp başka bir odaya geçiyorum ama o noktada bir sıkıntı oluyor içimde. Arkama bakmıyorum odayı değiştirip 2 tane kanepe olan bir odaya geçiyorum. Çocukla sürekli konuşmaya sorununun ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ama bir türlü de bulamıyorum. Sonra bir anda sebepsiz kafamı yana çeviriyorum ve kanepelerin birinde Taner'i görüyorum. Aynı şekilde uzanmış bir elinde siyah poşeti tutup beni bekliyor. Biraz sabırsız, bir şeyler konuşmak istiyor bunu hissediyorum ama sormuyorum sorunun ne olduğunu. Bu arada bebeği kucağıma alıp bir şeyler fısıldıyorum ama ne söylediğimi ben bile bilmiyorum. Daha sonra Taner'in babası gelip bebeği alıp gidiyor. Taner'le odada yalnız kalınca geçip karşısına oturuyorum konuşmasını bekliyorum. Bana bakıyor ben de ona bakıyorum ama konuşma geçmiyor aramızda, ben sadece kafamın içinde "bitmedi, zamanı gelmedi" diye bir ses duyuyorum. </div><div style="text-align: justify;"><br /></div><div style="text-align: justify;">O noktada da uyandım zaten. Bir de uyandığım halde kafamın içinde o sesi duymaya devam ettim sanırım tam ayılamadığım için ama merak da ettim o rüyadaki Taner bana ne diyecekti acaba diye. Bunu düşünürken de bir anda erkek arkadaşım aklıma geldi. Rüyada onunla hala birlikte olup olmadığımı düşünüyordum ve bu çok garipti diye. Bu merak böyle bi devam edince tekrar yattım ve belki devamını görürüm dedim rüyanın. Şimdi bu rüya bu kadar uzun olunca kimseyi sıkmamak ve gözlerini korkutmamak adına parça parça paylaşayım dedim. Belki gün gün yayınlarım belki birkaç saat arayla emin değilim henüz.</div><div style="text-align: justify;"><br /></div>Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-15551651539575957312020-05-04T21:11:00.000+03:002020-05-04T21:11:47.400+03:00Neden böyle oldu?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-W7Do3F3VuOs/XrA45V5MqFI/AAAAAAAABQM/ZNb2G3uSvbQdvGmClGAvwDon379kEZK0ACLcBGAsYHQ/s1600/pexels-photo-1111029.jpeg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="901" data-original-width="1600" height="225" src="https://1.bp.blogspot.com/-W7Do3F3VuOs/XrA45V5MqFI/AAAAAAAABQM/ZNb2G3uSvbQdvGmClGAvwDon379kEZK0ACLcBGAsYHQ/s400/pexels-photo-1111029.jpeg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Karantinanın sanırım 50.günündeyiz belki de bazılarımız için daha fazla ya da daha az zaman geçti ama aşağı yukarı 50 gün geçti. Daha önce bana deselerdi ki "Cha bir gün gelecek ve evden burnunun ucunu bile çıkarmadan 50 gün geçireceksin" kesinlikle ciddiye almazdım. Neden alayım ki? Bir insan neden ev hapsine girmek istesin ki durup dururken? "Asla kalamam", "deliririm, mümkün değil evde duramam o kadar zaman" ve "yok canım neden öyle bir şey gereksin, kaçarım bir yere orada kalırım" bu 3 cümleyi zamanında benzer durumlarda söylemiştim ve döndürüp döndürüp söylemeye de devam ederdim. Hani derler ya, asla asla deme diye gerçekten bir konu hakkında kesinlikle kesin bir yargıda bulunmamamız gerekiyor. Gerçekten biz ne kadar plan yaparsak yapalım hayat elinde çekirdeği kıskıs gülerek kendi devreye gireceği anı bekliyor. İnatlaşmak yerine akışına bırakmak en iyisi, tam olarak bir plana bağlı kalmak yerine kendimize birkaç opsiyona hazırlamak özellikle ruh sağlığımız açısından çok iyi denilebilir. Kişisel gelişim kitaplarından bir şeyler söyleyerek bu yazıya devam edeceğimi düşünmüş olabilirsiniz ama hayır. Zaten kişisel gelişim kitaplarını okumayı, doğru anlamayı şimdiye kadar hiç becerebilmiş değilim. Hep olduğu gibi kendimden bahsetmeye devam edeceğim, zaten başka bir işim de yok. </div>
<div style="text-align: justify;">
Şu geçtiğimiz 50 günde zaman zaman düşüşler yaşadığım, kendi içimde sinir krizleri geçirdiğim oldu tabi ama son bir haftadır sanırım zirve noktasına gelmiş bulunmaktayım. Bugün ilk defa evden çıkmam gerektiğini düşündüğüm için çıktım. Ellerim cebimde, maskem yüzümde hafif yağmur yağıyor olmasını aldırmadan yürüdüm ortalıkta. Hatta bir çiçekçiye girip birkaç tane saksı ve fide bile aldım belki onlar çevreyi daha renkli görmemi sağlar diye ama bilmiyorum umursamazlıkta sınır tanımayan ben minik minik bunalıma giriyor gibiyim. Bunun farkında olup yine de engelleyememek de çok kötü bir şey tabi. Kendime inancım tam ama! Eskisi gibi bir şeyler ürettiğim, bir işe yaradığım zamana geri döneceğim! Tekrar zevkle kitap okuyacak, film izleyecek, sosyalleşip kendimi bir tık ileri taşıyacağıma eminim, sadece zamana ihtiyacım var. </div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-26221673564251524282020-04-24T14:28:00.000+03:002020-04-24T14:28:00.550+03:00Cha'dan haberler<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-djN0lAF_A1M/XqIkoPqrhKI/AAAAAAAABQA/955oJ_9g4H0o_JGedgsyGvxe4eWWCHp4QCLcBGAsYHQ/s1600/urban-outfitters-room-decor-summer-diy-ideas-inspiration-aspyn-ovard-tumblr-pinterest_-2-800x534.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="534" data-original-width="800" height="267" src="https://1.bp.blogspot.com/-djN0lAF_A1M/XqIkoPqrhKI/AAAAAAAABQA/955oJ_9g4H0o_JGedgsyGvxe4eWWCHp4QCLcBGAsYHQ/s400/urban-outfitters-room-decor-summer-diy-ideas-inspiration-aspyn-ovard-tumblr-pinterest_-2-800x534.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Ortalıktan kaybolmak gibi bir huy oluştu bende şaka maka. Normal şartlarda insanlar evlere kapanmışken bloglarını bırakmaz daha çok yazıp okur dimi? Benim öyle olmadı tabi. Eve kapandığım günden beri sanki yıllardır bunu bekliyormuşum gibi eldiven/atkı örmeye, tığ işi küçük anahtarlıklar, kitap ayraçları, keçeyle yapılan birkaç farklı iş vs. her şeyi yapmaya başladım. Tabi çok başarılı olduğum söylenemez bir çoğunu hali hazırda youtube videoları sayesinde yapmaya başladım ama oturup el işi yapıyorum bütün gün. Hayır işin kötü yani başka insanlar diyet spor gibi evde formlarını koruyacak işler yapıyor ama ben bütün gün oturuyorum.Yeme içme konusunda kendimi çok takdir ediyor, kesinlikle spor amaçlı mutfağa yürüyüp dolapları karıştırmıyorum ama o kadar çok oturuyorum ki işe başlayacağım zaman tekrar pantolonlarıma nasıl gireceğim hiçbir fikrim yok. Bir ara spor da yapayım dedim kendi kendime ama düşünmekle olmuyor bu işler ve bende uygulama kesinlikle yok... </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Karantina başlamadan önce yeni bir ilişkiye başlamıştım. Aslında hali hazırda arkadaşım olan bir çocukla neden olmasın şeklinde bir ilişki denemesi içerisine girmiştik ama muhteşem ilişkim 1 aydır birbirimizi hiç görmüyor olmamızla nasıl bir noktada gerçekten hiçbir fikrim yok. Zaman zaman görüşmediğimiz için trip atıp farklı bir tavra giriyor ama evden kesinlikle çıkmadığım için ve dışarıdan da kimseyi eve sokmadığım için bu konu hakkında elimizden bir şey gelmiyor. Bu süreç geçtikten sonra sanırım "evet bir ilişkim var" diyebileceğim. Şuan ona söylemiş değilim ama bir ilişkim varmış gibi hissetmiyorum. İşin kötü kısmı sanki sadece flört ediyormuşuz gibi hissediyorum ara sıra ve bir tık arkadaşça yaklaşıyorum. Umuyorum telefonun diğer ucunda sinir krizleri geçirmiyordur. Hoş benim nasıl biri olduğumu da biliyor ama neyse artık o iş biraz karışık gidiyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçtiğimiz şu bir ay için ne güzel el işine sardım ne güzel stres atıyorum diyor olsam da ciddi bir stres sorunu yaşadığım için biraz tedavi görmeye başladım. İş stresim zaten üst seviyedeydi daha sonrasında iş bitti hastalık geldi derken bütün dengelerim alt üst oldu. İşe gitmeye devam edip evden çalışmaya başlamadan kısa bir süre önce dışarıyla fazlasıyla içli dışlı olduğum için ve kendimi bildim bileli astım hastası bir birey olduğum için minik ataklar geçirmeye başladım. Bu sorunların da hepsini çözdükten sonra ev içindeki sistemi iyice oturttuk tabi. Abim günlük olarak o hala işe gittiği için hafta içi eksikleri tamamlıyor, her şeyi balkona koyuyor ben diğer gün hepsini yıkayıp yerleştiriyorum. İşin tek üzücü kısmı abimi evin içinde kesinlikle görmüyor olmam. O dışarıdan geldiği için aynı anda aynı odada bile bulunmamaya dikkat ediyor ki bir kaç atağıma denk geldiği için iyice uzaklaştı. Aynı ev içerisinde resmen abimi özler oldum. Zaten bütün gün yalnızım neyse ki kedilerim var da konuşacak birileri var çevremde (ne kadar karşıdan aldığım cevabı kesinlikle anlamıyor olsam da). </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Kısaca bu kızın karantinası nasıl geçiyor derseniz benden haberler bu kadar. Var mı evde yapmayı önerebileceğiniz başka şeyler dizin de? </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: xx-small;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: xx-small;">Görsel kaynağı: <a href="https://aspynovard.com/">https://aspynovard.com/</a></span></div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-51865170531991935922020-01-22T01:05:00.001+03:002020-01-22T01:06:46.933+03:00Hiçbir şeyle mutlu olmak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-PDoZkLFnegM/XidwudWlBCI/AAAAAAAABPU/w8mGJjLD8OkfQmOO802pSBFkui9D_828ACLcBGAsYHQ/s1600/girl-girly-grey-relax-Favim.com-3781166.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="625" data-original-width="500" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-PDoZkLFnegM/XidwudWlBCI/AAAAAAAABPU/w8mGJjLD8OkfQmOO802pSBFkui9D_828ACLcBGAsYHQ/s400/girl-girly-grey-relax-Favim.com-3781166.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Bugün ansızın aklıma geldi ki ben uzun zamandır blogda bir şey yazmıyorum. Yazdığım son post da programlayıp yazdığım aslında aylar önce okuduğum Doktor Glas'tı. Ne bir yılbaşında ne yaptığımı yazmışım ne de 2020'nin bana neler getirdiğini falan. Şu sürede belki de hiçbir şey olmadığı için blog aklıma gelmemiştir desem de aslında hiçbir şey olmadı değil doğrusu. Mesela yılbaşı gecemi düşünürsek yıllardır yılbaşında aradığım sükut ve sakinliği bu sene buldum! Bir süredir deniyor olsam da sürekli bir programın içinde kendimi bulduğum için hiç kafa dinleyerek girmemiştim yeni yıla. Bu sene de yine aynı şekilde bir şeyler düşünülmüş olsa da minik iki yalanla kendimi eve kapattım. Hatta telefonumu bile kapatıp kedilerimle bir yılbaşı geçirdim. Kulağa biraz depresif gibi gelse de 26 yaşımda "kafam almıyor artık bunları" moduna girdim bile. Bir de alkolü bırakma durumum var ki o da biraz sıkıntı yaratıyor çünkü içmeyen tek bir arkadaşım bile yok! Yani kimse kadeh elinde beni içmeye zorlamaz biliyorum ama bir noktadan sonra ben isteyeceğim kendimi biliyorum. Bir de sarhoş insanları çekmek durumunda kalmak, gecenin sonunda herkesin annesi rolüne girmek falan bu sene bunların hiçbirini istemedim doğrusu. Buhurdanıma döktüm lavanta yağımı, açtım hafif müziğimi loş ışığımla açtım kitabımı okudum çok geç olmadan da 1-2 gibi yatağa girip sabah kahvaltı için herkesi uyandırdım. Tabi arkadaşlarımın büyük bir kısmı 11-12den önce uyanmadılar ama olsun o da bir şey ne de olsa tatil günü. Yılbaşımda görüdüğünüz gibi bir aksiyonum olmamış olsa da benim için çok güzeldi. Bu yıl da aynı sakinlik içinde geçer diye ummaktan başka bir çarem yok doğrusu.</div>
<div style="text-align: justify;">
Bir de yeni kitaplar okuyup sinemalara ve tiyatrolara gitmeye başladım şu geçen 20 günde. Hatta en son Fırat Tanış ve Gonca Vuslateri'nin Erkek Arkadaşım Bir Feminist oyununu izledim. Oyun daha devam ediyor mu bilmiyorum ama çok da tavsiye edeceğim bir oyun değildi doğrusu. Fırat Tanış gerçekten muhteşem bir oyun sergilediyse de Gonca Vuslateri onun yanında biraz sönük kalmıştı bana sorarsanız. Eğlendim eğlenmesine ama yeterli değildi işte. Onun dışında Nevam El Seddavi'nin Sıfır Noktasında Kadın, Yukio Mişima'nın Aşka Susamış kitaplarını bitirdim onları bireysel olarak ele alırım diye şuan çok bahsetmeyeceğim ama kendime zaman ayırabildiğim için çok mutluyum. Bu yıla huzurlu bir başlangıç yaptığım bakalım devamı nasıl olacak.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-78946588919846148262020-01-11T23:53:00.000+03:002020-01-11T23:53:04.579+03:00Doktor Glas - Hjalmar Söderberg<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-vP3jjmMNUo0/Xe1iCvj98RI/AAAAAAAABN8/L-P4npqZ_pATP0iIk3E2nha-kHstHNkigCLcBGAsYHQ/s1600/0001805264001-1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: justify;"><img border="0" data-original-height="600" data-original-width="465" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-vP3jjmMNUo0/Xe1iCvj98RI/AAAAAAAABN8/L-P4npqZ_pATP0iIk3E2nha-kHstHNkigCLcBGAsYHQ/s400/0001805264001-1.jpg" width="310" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Çok uzun zamandır bir kitap tanıtımı yapmıyorum, içimde kalıyor okuduğum ve yorumlamak istediğim şeyler diyerek isyan ediyordum kendi kendime. Madem öyle o zaman eski günlerdeki gibi bir kitap yoruma yapayım da kalmasın içimde dedim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Doktor Glas'ı aslında kapağıyla hiç ilgimi çekmemiş olsa da Kadıköy'ün sahaflarından birinde yazarın adıyla dikkatimi çekti kendisi. Gördüğüm an "bu adam kuzeyden, belli" dedim ve kitabın arka kapağına bir sarıldım. Orada kitap yorumundan başka bir tanıtım göremeyince de başladım ilk sayfadan ve gerisi daha kitabı almadan gelmeye başladı. İlk olarak tanıtım bülteni;</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">“Bir İskandinav Başyapıtı.”</span></div>
<span style="font-family: inherit;"></span><br />
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: inherit;">—Time</span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">“Sürükleyici bir kitap… Evliliği bir kenara atmış ve aşkı ıskalayan bir adamın ümitsizliğinin ve yaşadığı dönemin güçlü ve yalın bir anlatımı… Doktor Glas hayallerini gerçeğe dönüştürüyor ve bu kitap belki Freud’un “Rüyaların Yorumu” kitabını andıran ilk roman. </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">—The Times Literary Supplement</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">“Olağanüstü… Nadir kalitede bir kitap… Gerçek bir beceri eseri” </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">—Glasgow Herald </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">“Bir başyapıtın milyarlarca kelimeye ihtiyaç duymayacağını hepimize keskin bir dille hatırlatıyor.” </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">—Sunday Telegraph </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">“Muhteşem bir sadelik ve derinlik… Yalnızlık ve Romantizmin birlikteliğinin hikâyesi.” </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">—The Guardian </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;"><br /></span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">“Bir başyapıt olarak kolayca tanınabilecek bir kitap.” </span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">—The Observer</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
____</div>
</span><br />
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Benim yorumum kısmına gelecek olursak Doktor Glas aslında kendisine gerçekten üzüldüğüm bir karakter. Her şeyi bir kenara o kadar yalnız bir adam ki zamanında elinden kaçırdıkları, pişmanlıkları vs. hepsiyle yalnız yüzleşmek zorunda kalıyor. Evet tabi insanın kendiyle yüzleşmesi çok doğru bir şeydir ama onun Glas'ın karakteri onun yanında biri olmasını gerektiren bir karakterdi. Düşünceli, kendi içinde çelişen hatta zaman zaman kendisiyle ciddi tartışmalara giren bir adamla karşı karşıya geliyoruz sürekli kitabı okurken. An geliyor anlattıkları o an yaşadığı şeyler mi yoksa yaşamasından tedirgin olduğu hayalleri/planları mı emin olmak çok zor oluyor ama azıcık deli bir adamı okumak da bana fazlasıyla eğlenceli geldi. Günlük tarzı yazıla kitap 12 Haziran - 7 Ekim tarihleri arasında yaşanan olaylardan bahsetmekte. Bazı günler uzun bazı günler kısa yazılmış tam bir günlük. İnsan hayatı sorgulamaya başladığında neyin ne olacağı hiç belli olmuyor gerçekten. Doktor Glas da aynı bu şekilde kendinin bile inanamayacağı şeyleri yapıyor.<br />
<br />
Benim fikrimi soracak olursanız kitabı ben oldukça beğendim. Kafayı bulandırmayan, aslında oldukça açık ve kolay bir dille yazılmış bir kitap. Aslında bir nevi çerezlik bile denilebilir çünkü ben bir hafta sonu başladım ve bir çırpıda bitti. Boş boş hissettiğim de bir bitme değildi üstelik. Belki zaman zaman kendimde Doktor Glas'ı gördüğüm için bu kadar hoşuma gitmiştir emin değilim ama bir yere vermeden kitaplığımı süsleyecek bir kitap olması bence çok hoş. Son zamanlarda hiçbir romanı "bu kitaplığımda kalsın" diye kenara ayırmıyordum doğrusu.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-46027765400758504172019-12-23T20:21:00.000+03:002019-12-23T20:21:02.814+03:00Tarihin en kısa ilişkisi sanırım<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-7EswTB-CQGE/Xfkv31gYAbI/AAAAAAAABPA/B9Xn-ZIgSAcQZ5cnYBNQy1_DfGoqpR_CgCLcBGAsYHQ/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="338" data-original-width="499" height="270" src="https://1.bp.blogspot.com/-7EswTB-CQGE/Xfkv31gYAbI/AAAAAAAABPA/B9Xn-ZIgSAcQZ5cnYBNQy1_DfGoqpR_CgCLcBGAsYHQ/s400/images.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Geçen sene bu zamanlarda erkek arkadaşımla ayrılma evresindeydik hatta ayrılmıştık da onun sancıları vardı üzerimizde. Geçtiğimiz 1 yıl boyunca da kendimi herkese karşı kapatıp sakin, dingin bir yıl geçirmeyi hedeflemiştim. Bu hedefim doğrultusunda da karşı cinse çizgimi çok net bir şekilde korudum. Şimdi bu çizgiyi inceltmek için çabalayan bir arkadaştan bahsetmek istiyorum size. Geçen sene Fatih'ten sonraki buhramını burada gören görmüştür zaten aylarca ha kalktım ha kalkacağım dedim durdum ama sonra alıştım ve gerçekten ayağa kalktım. O zamandan beri de kendime karşı bir güven depoluyorum ki aynı hatalara tekrar düşmeyeyim, bu şekilde dağılmayayım. Şimdi de hoş bulduğum biriyle ufaktan bir flört durumumuz vardı. Kendisine açık açık son ilişkimden sonra psikolojik bir çöküntüye girdiğimi kendisini unutmakta zorluk çektiğimi ve yaşanılanlardan sonra da bir güven problemi yaşadığımı açıkladım. Geçmiş geçmiştir tamam ama aynı problemleri yaşama ihtimalimi bile göz önüne alınca "bak kardeşim, ben bunları bunları bunları yaşadım, sen de aynılarını yapacaksan buyur kapı şurada" demek gibi bir şeydi bu yaptığım. Neyse, şimdiki Don Juan'ımız beni çok anlayışla karşılamış birbirimizi tanımanın biraz sohbetin hiçbir sorun teşkil etmeyeceğini söylemişti. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Keşke gerçekten vaat ettiği gibi olsaydı. Konuşmaya başladığımızın 2.haftasında iş çıkışıma gelip yemeğe götürmesi, haftasonu birlikte bir yerlere gidelim diyerek emrivakilerde bulunması ve sanki liseliymişiz gibi sürekli mesajlaşma isteği boğmaya başladı beni. Tam bunu onunla konuşmak istediğim sırada da naif bir şekilde "çok üstüne geliyorum özür dilerim ama Cha ben senden çok hoşlanıyorum" dedi. Evet bir kadının duymaktan fazlasıyla hoşlanacağı bir cümledir bu kabul ediyorum, benim de hoşuma gitti ama daha sakin olmasını söylemeden de edemedim. Kaldı ki çocuğun duygularıyla oynuyor değilim, ben de kendisinden hoşlanıyorum ne de olsa. Bir akşam kahve içmeye çıktığımızda onu Fatih'le kıyasladığımı ve onunla aynı şeyleri yapacağını düşündüğümü söyledi. Ona kesinlikle böyle bir şey olmadığını söylemiş olsam da pek inandırıcı olmadı onun açısından. Daha sonra hala ona karşı duygularım olduğunu öne sürdü ki bu da söz konusu değil. Bunu da atlatamadık derken ikimiz arasında da bir güven problemi olduğunu söyledim. Ben de Fatih'e senin bana güvenmediğin gibi güvenmiyordum bu yüzden bitti ilişkimiz dedim. O, benim ona inanmam için hiçbir şey yapmıyordu, hiçbir şey söylemiyordu dedim ama ben seninle konuşuyorum, açıkça ne düşünüyorsam söylüyorum dedim. Hala bir ilişki istemiyorsun diyerek konuyu Fatih'e çevirince de artık "birini gerçekten tanımadan bir ilişki istemiyorum" dedim. Yine tamam dedi, beni bekleyeceğini söyledi ve konuyu kapattık. Şerbet gibi tatlı kahveler içmesine konuyu getirerek ortamı bir tık yumuşattığımı düşünüyorum sonrası için hatta.</div>
<div style="text-align: justify;">
Son konuşmadan bir hafta sonra da tamam dedim artık adam gelmiş 30 yaşına, hoşlanıyorum da zaten neden ergen genç kız gibi kendimi naza çekeyim ki? Cuma akşamı yemek için eve çağırdım. Abim zaten geç geliyor, annem de bir sonraki hafta geleceğini söylemiş neden dışarıda oturalım ev rahatlığı varken? Önceki akşam eve gelince ortalığı toparladım ve abime arkadaşımın geleceğini söyleyerek düşük olan erken gelme ihtimalini sıfıra indirdim. Akşam da eve gelip yemeği hazırlayıp gelmesini bekledim. Çiçek ve şarapla geldi çakma Don Juan'ımız içmediğimi bildiği halde ama dedi "bu senin için yeni bir başlangıç, zevk aldığın şeylerden iki üç küçük olay yüzünden neden vazgeçiyorsun ki?" Böyle söyleyince kulağa bir hoş gelmiş olsa da içmemeyi tercih ettim. Aklıma yattı bu söylediği kabul ediyorum ama bir yıldır ağzıma sürmemişim şimdi ne diye bozayım bu durumu. Bütün bir akşam hoş sohbet güzel muhabbet bir zaman geçirdik ve dedik ki evet saçma sapan düşünmenin bir anlamı yok en kötü ne olabilir ki? Her şey güzel güzel giderken telefondan gelen bir bildirim sesi her şeyi değiştirdi. Instagram'da bizim kızkıza birbirimize ilginç şeyler gördüğümüzde attığımız bir grup var. Tamamen boş bir şey olsa da bazen bir asmr videosu bazen bir sokak sanatçısının eseri bazen de pratik bilgiler vs. eğlenceli olabilen bir grup. O gruba bir video düşünce tabi peşi sıra birkaç mesaj daha geldi ve bu durum Don Juan'ımızın ilgisini çekti. Burada açıkladığım gibi ona da açıkladım durumu çünkü insanlarda kız gruplarının bütünüyle cinsel içerikli şeylerle dolu olduğuna dair bir algı var. İkimizin de o an izlediği kısa videodan sonra şöyle bir konuşma geçti aramızda;</div>
<div style="text-align: justify;">
Don Juan: Cha senin hesabında senin tanımadığın kimse yok dimi?</div>
<div style="text-align: justify;">
Cha: Hayır, yok neden?</div>
<div style="text-align: justify;">
D: Bir sebebi yok ama sen yine de hesabındaki dekolte ve mini etekli fotoğrafları siler misin?</div>
<div style="text-align: justify;">
C: Hepsi çok sevdiğim fotoğraflar neden sileyim onları? Hem dışarıda giyiyorum sorun yok fotoğraf olunca mı sorun oluyor?</div>
<div style="text-align: justify;">
D: Çok giymiyorsun zaten daha giymezsin ne olacak.</div>
<div style="text-align: justify;">
C: Neden giymeyeceğim anlamadım?</div>
<div style="text-align: justify;">
D: Sinirlenmene gerek yok Cha, sadece başkalarının da seni benim gibi görmelerini istemiyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
Daha sonrası zaten kavga kıyamet şeklinde ilerledi. Konuşma sırasında bir ara annesinin bu şekilde giyinmemden hoşlanmayacağını bile söyler gibi oldu. En son evden giderken uyumlu bir çift olacağımızı düşünmüştüm ama yanılmışım dendi ve sanırım 4 saatlik bir kısa ilişki rekoru kırmış oldum.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com14tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-46283184998932174912019-12-19T21:36:00.000+03:002019-12-19T21:36:00.960+03:00Ev modundan hiç çıkmamak<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-_JY-AGm2mYI/XfgCd6b1mmI/AAAAAAAABO0/UTLRwZvMPZY6JR8hBXf5zVzpd8A5zpaDACLcBGAsYHQ/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="488" data-original-width="500" height="311" src="https://1.bp.blogspot.com/-_JY-AGm2mYI/XfgCd6b1mmI/AAAAAAAABO0/UTLRwZvMPZY6JR8hBXf5zVzpd8A5zpaDACLcBGAsYHQ/s320/images.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Hayatımın sonuna kadar pijamalarım ve ev topuzumla oturabilirmişim gibi hissediyorum kendimi. Hani sanki bundan kesinlikle sıkılmazmışım ya da bunun dışına çıkmam gerekmezmiş gibi. Keşke diyorum zamanında farklı bir yol izlemiş olsaydım da şu an evden çalışıp para kazanabileceğim bir mesleğim olmuş olsaydı. Hem öyle olsaydı İstanbul'un bu keşmekeşine katlanmak zorunda da kalmazdım. En kötü daha küçük bir şehirde bir nevi emekli hayatı yaşardım. Evet kabul ediyorum, 26 yaşımda emeklilik hayali kuruyor olmam çok doğru değil ama çok tatlı geliyor o hayat. Bir şeyler üretmeye devam ettiğim sürece de sıkılmam zaten değil mi? Evimde, kendi konfor alanımda çalışmak ahh ah ne güzel hayal o öyle. Nereden çıktı bu Cha derseniz de bugün şans eseri Feneryolu'nda Potlaç'a denk geldim. İtiraf etmek gerekirse sadece yazın Moda'da yapıldığını düşünüyordum ama yılbaşı dönemi için de açılmış stantlar ve birbirinde güzel o kadar çok el emeği iş vardı ki hepsine ayrı ayrı içim gitti. Satış yapanların yaş ortalaması biraz büyüktü kabul ediyorum ama ne önemi var ki bunun? Kadınlar bir şeyler üretmeye ve kendilerini döndürmeye devam ediyor ki bu çok güzel bir şey. Böyle bir iş bile yapabilirim dedim kendime ilerisi için ama sonradan aklıma geldi benim el becerimin bu tür şeyler için yeterli olmadığı. Bu fark ediş beni biraz üzmüş olsa da içim ısındı doğrusu oradaki ortamı görünce. İstanbul'da oraya yakın olanınız varsa bir uğrayabilir hatta. El yapımı çanta, takı, ev aksesuarı, kıyafet, battaniye vb. o kadar güzel şeyler vardı ki ben gezerken bile çok eğlendim o ortamdaki renkler sayesinde. </div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-90427509652681617872019-12-16T22:41:00.000+03:002019-12-16T22:41:03.278+03:00Postcrossing ne güzel şeysin öyle<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-m5E_MzTCG5U/XfLZGNTJheI/AAAAAAAABOc/Fh3M0Jzb-Bke4vD9-zZ76SVUVg2n6-ycACLcBGAsYHQ/s1600/tumblr_lk4hbb4okq1qg8ng8o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="399" data-original-width="500" height="255" src="https://1.bp.blogspot.com/-m5E_MzTCG5U/XfLZGNTJheI/AAAAAAAABOc/Fh3M0Jzb-Bke4vD9-zZ76SVUVg2n6-ycACLcBGAsYHQ/s320/tumblr_lk4hbb4okq1qg8ng8o1_500.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Postcrossing için üyeliğimi ne zaman açtım tam hatırlamıyorum aslında. Çevremdeki insanlara alıştırıp kendim bir türlü bir düzene girememiştim kartpostal konusunda. Yıllar önceden kalan pul koleksiyonum olsun mektup arkadaşlığı, kartpostal atma vs. nedense bir noktada bırakıp daha sonra tekrar başladığım hobiler oldu hep. Tabi son iki aydır aktifleştiğim düşünülürse yılbaşı kartları teker teker gelmeye başladı ve her postada ayrı bir hoş oluyor içim. Mantık çok iyi aslında, ne kadar atarsan sana o kadar gelir diye düşünmüşler ki bu çok doğru bir şey. Bir yerlere attığım kartlar gittikçe bir mutlu oluyorum ve yeni kartlar geldikçe de içim kıpır kıpır oluyor. En başta özellikle abim bunun çok boş bir hobi olduğunu, bana hiçbir şey katmadığını söyleyip dursa da kendimi alıştırınca normalde olduğundan çok daha güzel gelmeye başladı. Postanedeki amca bile artık beni tanır oldu ki bu bile çok hoş bir şey. Gittiğim şehirlerde o yere özel pullardan satın almak olsun, gördüğüm her kartpostala atlamam olsun gerçekten inanılmaz eğlenceli bir aktivite oluyor benim için. Aslında başlarda sanıyordum ki bu ucuz, problemsiz bir aktivite ama kesinlikle benim düşündüğüm gibi değilmiş. Her şey bir kenara yollama ücretlerindeki uçukluk beni ciddi olarak sinirlendirmeye yetiyor. Bir zam geliyor hoopp çok yakın bir mesafe de olsa saçma saçma tutarlar ödemek zorunda kalıyorsun. Neyse o da bu işin tuzu biberi olsun ne yapalım. Ama kesinlikle herkesin en azından bir kere deneyimlemiş olması gerektiğini düşünüyorum. İnsan bir anda kendini özel hissediyor adına bir şeyler gelince ki yollayan kişi bir de tanımadığın biri olunca insanda minik bir merak da uyandırıyor. Kısaca kesinlikle çok güzel bir hobi.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-79728117001430430192019-12-13T01:09:00.000+03:002019-12-13T01:09:37.946+03:00Çok ilginç biriyle tanıştım a dostlar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-Mulw_WAW4MQ/XfKwiQD2vsI/AAAAAAAABOI/1LblbI_gtFsGL9ShUZNmPpLdpWl7dBZyACLcBGAsYHQ/s1600/images%2B%25282%2529.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="538" data-original-width="480" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-Mulw_WAW4MQ/XfKwiQD2vsI/AAAAAAAABOI/1LblbI_gtFsGL9ShUZNmPpLdpWl7dBZyACLcBGAsYHQ/s320/images%2B%25282%2529.jpg" width="284" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Başlıkta da anlaşılacağı üzere gerçekten çok ilginç biriyle tanıştım. Geçen gün Kadıköy'de çok boş zamanlarımda oturup kitap/kahve keyfi yaptığım bir anda daha çok genç olduğu belli olan bir kız oturacak yer bulamadığı için aynı masada oturup oturamayacağımızı sorup oturmak için izin istedi, ben de kabul ettim. Başta aramızda hiçbir diyalog geçmedi ama sonradan ikimizin de kahvesine uzanmasıyla kızın eliyle benim elim birbirine dokundu. Hani yün kazak giydiğinizde her hareketinizle bir sürtünme olur ve sağa sola elektrik çarpmaya başlarsınız ya bende de tam olarak öyle bir durum yaşandığı için kızı baya bildiğiniz çarptım. Öyle ki benim bile o an canım yandı. Böyle bir olay yaşanınca da aramızda minik bir sohbet başladı ve kız aslında kazaktan kaynaklı değil benim kendi enerjimden kaynaklı böyle bir şey olduğunu söyledi. Başta ne demek istediğini anlamadım ve biraz daha açıklamasını istedim. Dediğine göre çevreme çok yüksek bir enerji veriyormuşum ve bu durum insanları benden az çok kaçırıyormuş ama aynı zamanda da o enerjiyi hisseden kişide bir merak uyandırıyormuşum. O kız hissetmiş ve dediği gibi merak etmiş bu yüksek enerjinin kaynağını. Yumuşakça elimi tutup falıma bakmış olması, aslında kartlarını çıkarıp benimle ilgili daha çok şey öğrenme isteği duyduğunu söylese de ortam müsait olmadığı için yapamayacağını söylemesi falan gerçekten çok ilginç bir deneyimdi. Mantığımla sürekli hareket etmemin çok akıllıca olduğunu, bu konuda beni takdir ettiğini, duygusal zeka kısmında biraz kötü olduğumu bu yüzden ilişkilerimi yürütemediğimi söylemesi beni biraz kırmış olsa da yeni ilişkilerimin yolda olduğunu söylemesi beni biraz güldürdü. Dediğine göre birileri girecekmiş hayatıma ve biri uzun biri kısa ilişkim olacakmış. Uzun olacak olan ilişkimden hemen sonra kısa olana geçecekmişim ve onunla diğerinden çok daha fazla şey paylaşacakmışım. Kurduğu cümle şöyle bir şeydi; "Belki de onunla evlenirsin, emin değilim mantığın çok ağır basıyor ve evlilik çizgin çok parçalı. Hızlı bir evlilik ve sonrasında bir boşanma olabilir." Anladığım kadarıyla yalnız ölecek biriyim ama genel itibariyle inatçı ve sağlıklı olacağımı söyledi. Hem yalnız hem de dünyaya kazık çakmış biri olacağım fikri benim çok hoşuma gitmese de kızda bir hayranlık oluşturmuşum gibi hissettim. Çok saçma değil mi ama bir yerde oturuyorsunuz sonra biri yanınıza gelip geleceğinizle ilgili bir şeyler anlatıyor falan. Başta kızın bir yeni nesil dolandırıcılardan olduğunu düşünsem de benden herhangi bir talepte bulunmamış olması sonrasında nasıl ön yargılı bir insan olduğumu düşündürdü bana. Bu da böyle bir deneyim olmuş oldu benim için. O kızla aynı yerde bir daha karşılaşır mıyım merak ediyorum doğrusu. Keşke kalkıp bir yerde kendime tarot da baktırsaydım ondan da eğlenceli şeyler çıkabilirdi diye düşünüyorum.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-2545637038352380242019-12-09T00:22:00.000+03:002019-12-09T00:22:06.210+03:00Biraz içimi döküp gidicem ya<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-Ih8Jck9TdjQ/Xel0IXpNFBI/AAAAAAAABNs/3FwR0OwomQYreCKFl3qewwIOcf1cfaQ5ACLcBGAsYHQ/s1600/tumblr_mfna2oaFYI1qihy9lo1_400.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="267" data-original-width="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-Ih8Jck9TdjQ/Xel0IXpNFBI/AAAAAAAABNs/3FwR0OwomQYreCKFl3qewwIOcf1cfaQ5ACLcBGAsYHQ/s1600/tumblr_mfna2oaFYI1qihy9lo1_400.jpg" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Sanırım içimde ardı arkası gelmeyen bir konuşma isteği var. Sinirimden mi böyleyim? Yoksa sıkıldığım için mi? Gerçekten bilmiyorum. Belki de sadece boş konuşasım vardır. Bir nevi iç dökmek için olsun bu yazı o zaman. 4 yıl önce üniversiteden mezun olduğumda şuan bulunduğum işi yapacağımı kesinlikle düşünmemiştim. Geçici bir süre kalır sonra çıkar okuduğum bölümle alakalı bir yerlerde işe girerim diyordum kendime hep ama hayat benim planladığım şekilde ilerlememi istemediği için çok başka bir yerde hiç aklıma gelmeyecek kişilerle çalışıyorum. İşimi zaman zaman seviyorum zaman zamansa gerçek anlamda nefret ediyorum çünkü sürekli olarak insanlarla bir iletişim halindeyim. Herkes bir değildir ve bazı insanlar insan aklını zorlar biçimde bir karaktere sahiptir malum. Geçen yıllar içinde çok iyi dostlar da edindim, hayatıma hiç olmasa da olurdu dediğim kişileri de aldım ama her biri bir şey öğretti bana diye hiç pişmanlık duymadım. Hala pişman değilim, iyi ki arkamdan da konuşuldu, iftira da atıldı, emeğimin de üstüne çöküldü bu sayede büyüyor insan zaten değil mi? Bunlara üzülmenin bir anlamı yok. Üzüldüğüm bir şey var ki keşke iş bulma konusunda hemen pes etmeseydim. Keşke "ben tanıdıkları araya sokarak kendini bir işe soktu dedirtmem" demeseydim de imkanım varken yıllarca beni uykusuz bırakan, gecelerimi gündüzüme katarak okuduğum bölümümde bir yer edinseydim kendime. "O kız torpilli" diye arkamdan konuşulmasını kaldıramayacağım diye düşünmeseydim keşke. Şimdi daha çok görüyorum ki bunu düşünen tek kişi benmişim. Evet ben de yükseldim, beklenenden hızlı oldu ve benden daha kıdemli insanları, bana işi öğreten insanları geçtim ama bunu kendi çabamla yaptım. Ne bir yalakalık ne de başka bir şey. Yaptığım işe değer veriyordum çünkü. Bir görevim varsa bunu layığıyla yerine getirmem gerekiyordu diye düşündüğüm içindi. Hala öyleyim tabi ama ben yükseldikçe işler hiç de olması gerektiği gibi ilerlemiyor. Yetkinliklere bakılmadan tanıdıkları, yalakalıkları iyi yapan kişiler daha hızlı ilerlemeye başlıyor. Öyle bir durum ki bir sonraki aşamaya artık geçmek istemiyorum. Görüyorum çünkü orası düşündüğüm gibi değil, insanlar çabalarıyla gitmedi oraya. İlerleme isteğim içimde bittiği için de artık burada ne yapacağım demeye başladım tabi. Başka bir işe mi girmeliyim? 4 yıl boyunca okuduğum mesleği mi yapmam lazım? Yoksa 4 yıl boyunca çalışıp deneyimlediğim işi mi? Hangisini yapmam gerektiğini ne istediğimi keşke bilebilsem ama yok işte. İstifa edip biraz evde kafa mı dinlesem diyorum bazen de ama o zaman da sadece boş kalacağımın farkındayım. Hiç boş kalmadım ki ben şimdiye kadar şimdi nasıl boş boş evde oturayım? Bir şeyler yapmam lazım ama nedir hala bulamadım.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-49097869517940285382019-12-05T23:12:00.000+03:002019-12-05T23:12:26.275+03:00Bir çeşit dizi/film/kitap önerisi<div style="text-align: justify;">
Böyle bir anda konuya girmiş gibi olacağım ama havalar da aynı bu şekilde soğumaya başlamadı mı zaten? Evet, yılın o en üşüdüğüm zamanlarına geldiğimiz için bundan biraz isyan edip haftasonu etkinliğim olan dizi film önerisi kısmına geçebilirim. Yazmaya bundan çok alakasız bir şekilde başlamış olsam da bloga uğramamdaki sebep buydu. Az çok bilen bilir benim tek başına etkinliklerden nasıl hoşlandığımı kitap okumak zaten her günümün olmazsa olmazı olsa da dizi/film için vakit bulduğum an onlara da sarıyorum tabi. Şimdi tabi havalar da soğuyunca evden daha az çıkar oldum. Bir de kapalı havanın verdiği buhran yüzünden kimseyi göresim yok ondan böylesi en iyisi bana sorarsanız. Neyse, izlediklerim diyordum.</div>
<h3 style="text-align: center;">
The Aftermath</h3>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-7es1mIBl25c/Xek2l0QotfI/AAAAAAAABNI/EWUr9tzB6UMvyCeRZp0gTtukW4iHMyVmgCLcBGAsYHQ/s1600/the%2Baftermath.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1440" data-original-width="960" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-7es1mIBl25c/Xek2l0QotfI/AAAAAAAABNI/EWUr9tzB6UMvyCeRZp0gTtukW4iHMyVmgCLcBGAsYHQ/s320/the%2Baftermath.jpg" width="213" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Kimse beni yargılamayacaksa itiraf etmek istediğim bir şey var; ben Keira Knightley'i pek beğenmiyorum. Kadında tam olarak ne beni rahatsız ediyor emin değilim ama dönem filmlerindeki başarısını da takdir etmiyor değilim. Filme gelecek olursak; İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın kendini toparlaması sürecinde Hamburg'da görevli olan Lewis Morgan'ın eşi Rachael'ın da yanına gelmesiyle aslında Alman bir mimar olan Stefan Lubert'in evine yerleşmesiyle başlıyor. Lewis görevine tamamen bağlı bir İngiliz askeri olmasına rağmen diğer birçok meslektaşının aksine isyancı, Nazi sempatizanı olmayan Almanlar da olduğuna inanarak evlerine yerleştikleri Stefan ve kızı Freda'ya çok iyi davranmaktadır. Rachael ise savaşın yaralarını hala zihninden silemediği için hem Almaya'da olmasından kaynaklı hem de savaş sonrası kocasıyla arasında oluşan soğukluğun acısını çevresindekilerden çıkarmaktadır. Zaman içerinde aynı ev içerisinde kocasından uzaklaşıp Stefan'la yakınlaşmaya başlayan Rachael içindeki hesaplaşmalardan kurtulup kendine yeni bir yol mu çizmeyi seçecek yoksa ailesini kurtarmaya mı çalışacak bunu izliyoruz. Film, savaş sonrası dönemde geçtiği için biraz karanlık olsa da bana sorarsanız oldukça iyi işlenmiş. Güven kazanmaya çalışan Alman vatandaşları, isyancılar, savaş sonrası harabeye dönmüş bir şehir vs. ne eksik ne de abartıydı. Daha önce filmin çok kötü olduğuna dair yorumlar karşıma çıkmış olsa da ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Filmi gayet keyifle izledim ve dönem filmi sevenlerin de aynı şekilde izleyeceği kanaatindeyim.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<h3 style="text-align: center;">
Alias Grace</h3>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-b6bPptsTHWk/Xek3FmMvaiI/AAAAAAAABNU/cpSWwoHxauocr42j6nMS33nfoOKpIL5IACLcBGAsYHQ/s1600/alias%2Bgrace.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1066" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-b6bPptsTHWk/Xek3FmMvaiI/AAAAAAAABNU/cpSWwoHxauocr42j6nMS33nfoOKpIL5IACLcBGAsYHQ/s320/alias%2Bgrace.jpg" width="213" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Margaret Atwood'un aynı isimli kitabından uyarlanan Netflix dizisi, yıllarca suçluluğu/suçsuzluğu ispatlanamamış Grace Marks'ın tutukluluğunun 15.yılında Dr. Simon Jordan isimli bir psikiyatra hem hayatını hem de işlenilen cinayetin iç yüzünü kendi gözünden anlatmasını konu alıyor. Daha çocuk denilebilecek yaşta annesini kaybetmesi ve kardeşlerinin sorumluluğunu alması, kendi babası tarafından istismar edilip daha sonra bir eve hizmetçi olarak verilmesi aslında Grace'in hayatı boyunca yaşadığı zorlukların sadece minik bir kısmı denilebilir. Annesini kaybettiği sırada yanında olan yaşlı bir kadının annesinin ruhunun özgürleşmesi için bir cam açılmasını gerektiğini söylemesiyle Grace'in çocuk aklı annesinin sonsuza kadar huzura eremeyeceği fikrine kapılır ve bunun çöküntüsünü yaşar. Aynı zamanda en yakın arkadaşı olan Mary'i kaybettiğinde de camı açmayı unuttuğunu fark eder ve o noktadan sonra daha fazla şoku kaldıramaz. Bir cinayet işlenir ve bunun azmettireni olsun, cinayeti işleyeni olsun Grace açısından bu hep muallakta kalır. Olayları hatırlamasına ve Grace'in aslında gerçekten suçlu mu yoksa suçsuz mu olduğunu anlamaya çalışan Dr.Jordan da zaman zaman hastasına nasıl yaklaşması gerektiğine karar veremez ve sonuç onun için de kesinlikle beklemediği bir şekilde gerçekleşir. Aslında diziyi izlemeye başladığım an bırakıp ilk önce kitabını okuma isteği uyandı bende, çünkü diziler filmlere nazaran daha uzun ve detaylı olsa da bir şeyleri kaçırıyormuşum gibi geldi ama başladıktan sonra yarım bırakmanın pek de mümkünü olmayan bir dizi çekmişler. Oyunculuklar olsun işlenme şekli olsun dizi gerçekten çok hoşuma gitti ve kesinlikle herkese tavsiye ediyorum. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div>
Bir de bonus olarak;</div>
<h3 style="text-align: center;">
Kardeşini Doğurmak</h3>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-t8RE-L5TrgU/Xek7AatJDxI/AAAAAAAABNg/GSpfJ31n5yAuw_D9qMhW4KXfCN-A1oElwCLcBGAsYHQ/s1600/karde%25C5%259Fini%2Bdo%25C4%259Furmak.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="400" data-original-width="259" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-t8RE-L5TrgU/Xek7AatJDxI/AAAAAAAABNg/GSpfJ31n5yAuw_D9qMhW4KXfCN-A1oElwCLcBGAsYHQ/s320/karde%25C5%259Fini%2Bdo%25C4%259Furmak.jpg" width="207" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Bu kitabı tavsiye etme konusunda aslında oldukça kararsızdım doğrusu. Ben okurken bile dışarıda gören insanlar olsun kendi ailem olsun adından rahatsızlık duyduklarını dile getiriyordu sürekli ama sonradan tam olarak bunun böyle olması gerektiğini düşünmeye başladım. Evet, insanlar böyle bir başlık gördüğünde bile bundan rahatsız oluyorken, bu konuda sürekli olarak bir "sus, ayıp", "bu çok sapıkça bir şey konuşulmamalı", "ensest mi? bu hiç doğru değil" cümleleri ortalarda gezerken insanların bu gerçeklerden kaçmayı bırakıp bunun farkındalığını yaşaması ve özellikle o küçücük bedenleri koruyabilmek adına neler yapabileceklerini, kiminle iletişim kurabileceklerini, çocuklarına nasıl bir yaklaşım sergilemeleri gerektiğini öğrenmeleri gerekiyor. Büşra Sanay da aynı düşüncelerle yazıyor bu araştırma yazısını. İçindekiler ne bir kurgu ne de tek bir kitleyi hedeflemiş durumda. Bilir kişilerle yapılan röportajlar, istismar mağdurlarıyla olan görüşmeler, haberler vs. bütünüyle insanın kanını donduran olaylar ama gerçekler. Bana sorarsanız herkesin okuması ve bu konuda bilinçlenmesi gerekiyor. Mesela herkeste bir yargı var bu olaylar hep doğuda gerçekleşiyor diye ama kitaptan öğreniyoruz ki bunun doğruluğu gösteren doğru düzgün bir kaynak ve araştırma aslında yok. Herkeste bir kendinden uzaktaki insanı kötüleme ve küçümseme söz konusu. Oysa ensest ve istismar küçük büyük şehir fark etmeksizin Türkiye'nin hatta Dünya'nın her yerinde olan bir gerçek. Kitabın bir yerinde diyor ki "Bir toplumun Müslüman olması o toplumda cinayet, hırsızlık, dolandırıcılık gibi hiçbir suç işlenmediğini göstermez. Bu hüküm ensest meselesi için de geçerlidir. Kısacası, insan varsa, orada her şey olabilir ve iyi ya da kötü her türlü tecrübe yaşanabilir." normalde kitaplarda cümlelerin altını çizmem ama bunun altını çizdim çünkü gerçekten doğru. Söz konusu insansa her türlü pislik gerçekleşebiliyor. Kısaca Büşra Sanay'ın Kardeşini Doğurmak isimli kitabını özellikle anne babalar olmak üzere herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. </div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-33710381508064165582019-11-18T00:01:00.000+03:002019-11-18T00:01:55.162+03:00Asalak Hayatlar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-6srL0WKVymU/XdG1Dr4TjTI/AAAAAAAABMs/jad5ZGLK5CMtVXISek-kiYzkvV7_U-6iwCLcBGAsYHQ/s1600/Tumblr_mzkfuo5lRT1qif4c6o1_500.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="750" data-original-width="500" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-6srL0WKVymU/XdG1Dr4TjTI/AAAAAAAABMs/jad5ZGLK5CMtVXISek-kiYzkvV7_U-6iwCLcBGAsYHQ/s400/Tumblr_mzkfuo5lRT1qif4c6o1_500.jpg" width="266" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Blogdan uzun bir süre ayrı kalıp kendi kendime bir şeyler yapmaya başlamıştım. Hani depresif bir hayata kendimi atmış değildim ama sosyal çevreme olsun işe olsun daha fazla odaklanmıştım geçtiğimiz günlerde. Şimdi yine neden geldim diye soracak olursanız da bilmiyorum, gelesim geldi diye düşünüyorum. Aslında geçen gün iş çıkışında şahit olduğum olayı çok anlatasım var çünkü haddime olmadığı halde sinirlendim. Şimdi tam olarak lokasyon vermek istemiyorum çünkü en son tatil için gittiğim yerde lise arkadaşımla karşılaşınca her ortama biraz tedirgin girmeye başladım. Kimin nereden ne şekilde çıkacağı gerçekten belli olmuyor malum... Neyse, geçen gün iş çıkışında İstanbul'un "iyi" (pahalı) semtlerinden birinde arkadaşımın yanıma gelmesini bir kahve bir de kurabiyeyle bekliyordum. Yanıma kitap da almayı unuttuğum için telefonda biraz haber bakıp zaman geçirmeyi denesem de ister istemez arka masamdaki bir kadın ve adamın konuşmasına şahit oldum. Konuşmanın başı o kadar dikkatimi çekmediği için hatırlamıyorum ama sanırım adam ailesiyle alakalı bir arsa, dükkan ya da evden bahsediyordu ve bu mülkü yine ailesiyle birlikte ne yapacaklarına henüz karar vermediklerini yanındaki kız arkadaşına anlatıyordu. Sanırım adam o mülkle o kadar ilgili de değildi yani ailedeki diğer bireylerin o mülke ne yapacakları onu pek ilgilendirmiyordu. Tam bu noktada kadın asabi bir biçimde "nasıl yani bunu boş veremezsin, senin de hakkın vs." tarzında cümleler kurmaya başladı. Kadının bu çıkışından sonra da adam gayet düz bir sesle "iyi de bu konu seni ilgilendirmiyor ki" dedi. Adam bunu bu şekilde deyince ister istemez arkama dönüp bir baktım ve ikisi de 20'lerin sonlarında 30'ların başlarında oldukça iyi giyimli birer birey olduklarını gördüm. Adam öyle söyleyince kadın da karşı bir atakla "tabi ilgilendiriyor senin varlığın ikimizin de varlığı" dedi. O an dedim acaba ikisi aslında evli mi diye ama sonradan kadın "senin olanlar ve maaşın geleceğimiz için önemli" gibi bir cümle kurdu. Adam da kadını pek önemsemez bir şekilde "bu öyle bir şey değil" diyerek başka bir şeyler daha dedi o kısımları iyi hatırlamıyorum ama kadın bir kere daha "senin maaşın ne kadardı" gibi bir soru sorunca adam "şu durumda benim maaşım seni ilgilendirmiyor, ben senin maaşını soruyor muyum?" dedi. Tiplere bakınca içimden "onların tekinin maaşı benim maaşımı katlıyordur kesin" diye geçirdiğim sırada kadın "benim maaşım beni ilgilendirir senin maaşın bizi geçindirecek olan, benim paramda mı gözün var senin" dedi. Adam da "benim senin maaşında gözüm yoktu ama senin benimle değil paramla bir işin olduğu açık" dedi kalktı gitti. Kadın adamın arkasından "beni terk mi ediyorsun sen şimdi" diye cırlaması da ayrı bir şey oldu tabi. Adamın tam o noktada çekip gitmiş olmasını ayakta alkışlayacaktım resmen çünkü kadın tam bir kan emici olduğunu her cümlesinde belli ediyordu. Adam gittikten birkaç dakika sonra bir arkadaşını arayıp durumu anlatma şekli bile başarılı, iyi gelirli, okumuş bir kadının bile nasıl asalak bir hayatı olabileceğini gösterdi. Hani nerede müşterek hayat? Hani sevgi? Kadın kendi kazandığı parayı sadece kendi zevkleri için harcayıp adam sadece eve mi harcayacak cidden? Eşitlik nerede hani? O kadın arkadaşına telefonda "beni bu şekilde nasıl terk eder" diye yakınırkenki ses tonu bile midemi bulandırdı. Kimsenin ağzına laf vermek istemiyorum ama böyle asalak tipler olduğu sürece (kadın ya da erkek) feminizm bu ülkede yanlış anlaşılmaya devam edecek gibi görünüyor. </div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-50811537773508928232019-08-17T00:00:00.000+03:002019-08-17T00:00:05.525+03:00Sanırım kamp o kadar kötü değil<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-eSFWaJR3llg/XVHx8bM56aI/AAAAAAAABMA/s6tQpMzsBmosuwEZAIL-qy9C7QWjK88EgCLcBGAs/s1600/camping.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="899" data-original-width="720" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-eSFWaJR3llg/XVHx8bM56aI/AAAAAAAABMA/s6tQpMzsBmosuwEZAIL-qy9C7QWjK88EgCLcBGAs/s400/camping.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
En son kamp yaptığımızdan bu yana gece zamanı düşününce kamp yapmayı sevmiş miydim yoksa sevmemiş miydim doğrusu iyi hatırlamıyorum bile. Ama rezervasyon yaptırmadan önce bildiğim kesin bir şey vardı ki o da istediğim şeyin çadır değil bungalov olduğuydu. Her şeyi kabul edebilir bu bünye ama duş ve tuvalet fazlasıyla önemli bence. Bizim çocuklarla da konuşunca onlara da kabul edilir geldi tabi. Hoş, onlara kalsa taş üstünde yatıp buldukları çalılıklara dalarlar tabi... Neyse, her ormana gittiğimde kendime ait olduğum yer burası diyerek bütün börtü böcek dolu yerlere atıyorum. Kendi başına böylesine bir muhteşemliğe dönüşen ormanları ne diye katlediyorlar aklım almıyor doğrusu. Muhteşem bir dinlenme sonrası yenilenmiş bir şekilde döndüm evime. Şimdi düşündüm geçtiğimiz 3 gün ne yaptım diye de sanırım sadece hamakta yaşadım. Hamak da benim değildi üstelik. Arkadaşlarımdan biri arabanın bagajından çıkardığında resmen sevinçten havalara uçup hemen kurdurdum. Benim hamakta yaşadığım aşkı görenler de hiç dokunmadılar tabi. Bu bitmek bilmeyen hamak sefamda birkaç kitap okudum ki bunlardan biri de Erlend Loe'dan Doppler sonra da Bildiğiniz dünyanın sonu. İkisini de bir çırpıda bitirdim ki ikisi de çerezlik küçük kitaplar zaten. Kitapları tavsiye eder miyim diye sorarsanız Doppler bence kesinlikle okunması gereken bir kitap hem çok eğlenceli hem de altta verdiği doğaya dönüş fikri çok güzel işleniyor. İkinci kitaba gelecek olursak onu çok beğendiğim söylenemez ama "bu neden böyle oldu ya" diye kitaba biraz internette bakınca aslında serinin 3.kitabının 2.kitap diye çıkmış olmasıymış sorun. Neyse yine de Doppler okunabilir diyorum sadece. İçimden gelmiyor değil her şeyi bir kenara bırakıp kendimi dağa taşa vurayım öyle yaşayayım ama kesinlikle bunu yapacak cesaret yok bende ben tanıyorum kendimi. Yine de çok güzeldi ama kamp gibi olmayan kampımız. Şuan salondaki koltuklardan birini atıp bir köşeye iskandinav hamak mı yaptırsam diye düşünüyorum doğrusu. Off! Çok güzel olabilir aslında...</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-86142910182369738662019-07-20T01:30:00.000+03:002019-07-20T01:30:32.587+03:00Ne güzeldin be Haziran<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-mVsZcRIibXY/XTI8mmkSGNI/AAAAAAAABLo/O_ztN5r4hOQpQwi-xHFdpVLyyCIzrjW6QCLcBGAs/s1600/girl.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="741" data-original-width="750" height="316" src="https://1.bp.blogspot.com/-mVsZcRIibXY/XTI8mmkSGNI/AAAAAAAABLo/O_ztN5r4hOQpQwi-xHFdpVLyyCIzrjW6QCLcBGAs/s320/girl.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Haziran ayımın çok güzel geçtiğinden geçen yazımda azıcık söylemiştim. Şimdi geçtiğimiz o güzel aydan bahsedip neden öyleydi onu anlatmak istiyorum. Aslında olan şeyler bütün ayı kapsayan kocaman şeyler olmasa da benim için ciddi bir dönüm oldu birçok konuda. İlk olarak dansa ve yogaya yazıldığımın altını çizmek istiyorum çünkü sanırım üniversiteden mezun olduğumdan beri kendime bunlardan birine yazılacağımı söyleyip sonradan da hep erteliyordum. Bir de mini bir konser verdim arkadaşımla birlikte ki bu da benim için bir dönüm noktası oldu çünkü Mine, abim ve Fatih dışında kimse benim şimdiye kadar çello çaldığımı duymamıştı. Yani birçok kişi biliyordu tabi ama benim çekingen ve mükemmeliyetçi tavrım yüzünden sadece biliyorlardı, hiç duymamışlardı. İlk olarak yogaya yazıldım Haziran başında. İnsana dinginlik vermesi rahatlatması falan bunları ilk zamanlarda kesinlikle hissedemedim doğrusu ama biraz inat biraz da verdiğim paradan kaynaklı dersi bırakmadım. Hatta ilk 2 günde nefes egzersizleri beni rahatlatmak yerine çok yavaş hareket ettiğimiz için strese bile soktu. Bir de meditasyon oturuşu yüzünden bacaklarımın hep bir kalıp gibi kalması, herkesin kalkarken benim uyuşan bacaklarımı açma çabam ilk günler için hiç iyi deneyimler değildi ama artık o kadar da kötü durumda değilim. En azından o kadar uyuşmuyorum. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Hayatımdan beni rahatsız ettiğini düşündüğüm neredeyse herkesi çıkardığımdan beri sürekli boş zamanım oluyor. Yeni bir iş ve okul deneyimim de olmadığı için yeni insanlarla tanışmak aynı zamanda belki biraz bu odun yutmuş bedenim biraz kıvrak hale gelir diye salsa kursuna yazıldım. Yoga haftada 2, salsa haftada 2 ve çello için de 1 gün ayırdığımı düşünürsek evde neredeyse hiç vakit geçirmez oldum. Neyse, salsa kursuna yazıldıktan hemen sonra daha kursun kapısından çıkarken pişman oldum aslında. Fatih'ten ayrıldığım dönem kilo vermiş olsam da onunla olduğum süre içerisinde aldığım kiloları eritmiş değilim ve aşure kazanı gibi kalçamla salsa benim neyime? şeklinde düşünceler beynimi kemiriyordu ki "kime ne benim fiziğimden" diyerek kendimi aniden gaza getirip onun da derslerine başladım. Dans niyetine anaokulunda yaptığım bale ve ilkokul boyunca yaptığım kafkas dansları düşünülünce salsayla ciddi bir kültürel şok yaşadığımı söyleyebilirim. Becerebiliyor muyum? Kesinlike hayır ama çok eğleniyorum ve herkese de tavsiye ediyorum. Aynada kendimi görünce bir gülesim geliyor her seferinde.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Minik konserime gelecek olursak eğer aslında belli bir kitleye hitap ettiğimiz söylenemez ama Kadıköy'ün ortasında insanlar dinlese de dinlemese de bir şeyler çaldım mı? Evet, çaldım. O zaman o benim için bir konserdi. Kurstan Zehra diye bir arkadaşın ki kendisi keman ve violo çalar, zaman zaman sokakta, metroda ve parklarda çaldığına rastlamıştım. Birgün tamamen dalgasına "bir gün de birlikte çalalım" demiştim ve bir akşam Komşu Çocuğu'yla dersimiz tam bittiğinde yanımıza gelip "hangi parçaları çalacağımıza karar verelim bu haftasonu çalalım" dedi ve ben de bir anlık gazla tamam dedim. İzin aldı mı ya da nasıl aldı hiçbir fikrim yok ki ben parkta sandalyeme oturup stopperimi konumlandırmaya çalıştığım ana kadar ne yaptık ne ettik hiç bilmiyorum. İnsanların çok dikkatini çektiğimizi düşünmüyorum, çok da dikkat edemedim zaten ama benim için kesinlikle inanılmaz bir deneyim oldu. Kulak cırmalayan hatalarımı yapmamak için verdiğim çaba, ellerimin titremesi ve terlemesi derken 3 parça çaldık sonra ben kalktım o devam etti. Aslında hiç kimse dinlememiş bile olabilir ama ben yine de bunu ilk mini konserim olarak adlandırıyorum. Ne de olsa ev ve kurs dışında bir yerde birileri için çaldım değil mi?</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
Bunların hiç biri peşpeşe olmadı ama 30 gün içerisine parça parça sığınca benim için çok güzel bir ay oldu. Sıkılmak için fırsat bile bulamadım doğrusu. Keşke hep bu şekilde kendime eğlenceli uğraşlar bulabilsem.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com18tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-67834357429197869082019-07-17T21:42:00.000+03:002019-07-17T21:42:48.549+03:00Temmuzda sohbahar modu<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/--EteLawqix8/XS9FrXF4JgI/AAAAAAAABKo/QiM0ikdvhTsluK1q6MKHv5bxHg0epR8dwCLcBGAs/s1600/summer.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1080" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/--EteLawqix8/XS9FrXF4JgI/AAAAAAAABKo/QiM0ikdvhTsluK1q6MKHv5bxHg0epR8dwCLcBGAs/s320/summer.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Yıllar oldu sanırım sürekli döneceğim, dönüyorum, döndüm diyip duruyorum bloga ama gerçek anlamda bir türlü dönmeyi başaramadım. En aktif dönemim zaten malum üniversite zamanı ama Facebook anılarda mezuniyetimin üstünden 4 yıl geçtiğini söylediğine göre iş hayatı yüzünden böyle olduğumu açıkça söyleyebilirim. Her gün peşi sıra o kadar monoton o kadar sıkıcı ki bu konu hakkında bir şeyler yapmak için oturup planlar kurup duruyorum. Öncelikle haziran çok güzel geçti, güzelce gezip kendime evin yolunu fazlasıyla unutturdum ama temmuz o şekilde olmadı tabi. Haziran ayını başka bir postta anlatırım tabi o ayrı mesele ama madem adeta bir sonbahar havası var ve temmuz da oldukça sıkıcı geçiyor neden kapalı yer etkinlikleri yapmayayım ki dedim ve her hafta 1-2 film izleme kararı aldım. Hepsine sinemada gitmemiş olsam da olsun oldukça eğlenceli vakit geçirdim evde de. Hangi filmleri izlediğime gelecek olursam eğer beğendiklerimden bir kaçını şurada aşağıya bırakıyorum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<h2 style="text-align: center;">
<b>1. Yesterday</b></h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-6opDQ23psVI/XS9F5Q_dFNI/AAAAAAAABKs/iQvajjN77PQLqgEqCorZnEf4tVhGKb2EwCLcBGAs/s1600/yesterday.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="430" data-original-width="585" height="235" src="https://1.bp.blogspot.com/-6opDQ23psVI/XS9F5Q_dFNI/AAAAAAAABKs/iQvajjN77PQLqgEqCorZnEf4tVhGKb2EwCLcBGAs/s320/yesterday.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Film Jack Malik adında kendi kendine müzik ve söz yazarlığı yapıp ünlü olma hayalleri kuran bir adımın hikayesini anlatıyor. Aslında sesi ve müzik yeteneği fena olmasa da söz yazarlığından patlıyor ana karakterimiz. Bir gün tam da müziği bırakmaya karar verdiğinde bütün dünyada aynı anda elektriğin gitmesi yüzünden bir kaza geçiriyor ve birkaç gün sonra gözlerini hastanede açtığında aslında onun var olduğunu bildiği ama başkalarına göre hiç var olmamış şeyler olduğunu fark ediyor ki bunların başında herkesin bildiği Beatles grubu var. Jack gözlerini açtığı yeni dünyada ünlü olma hayalleri ve arkasında bırakmak zorunda kaldığı aşkı arasında bir seçim yapmak zorunda kalıyor. Film bence çok hoş tam böyle yağmurlu havalarda kahveyle battaniye altında izlemelik bir film. Tamam şuan battaniye biraz çok olur belki ama oldukça şirin, izlenesi bir film.</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-size: xx-small;">-asla var olmayan şeyler arasında komik detaylar da var-</span></div>
<h2 style="text-align: center;">
2. Tolkien</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-AGIvUGi2ywA/XS9K-nAxHmI/AAAAAAAABK4/K8Hzqzx2sTsVVrvzh4fikQYfeUKOq_aHgCLcBGAs/s1600/tolkien.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="290" data-original-width="215" src="https://1.bp.blogspot.com/-AGIvUGi2ywA/XS9K-nAxHmI/AAAAAAAABK4/K8Hzqzx2sTsVVrvzh4fikQYfeUKOq_aHgCLcBGAs/s1600/tolkien.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: justify;">
Tolkien aslında bildiğimiz Tolkien. Yani Yüzüklerin Efendisi üçlemesi, Hobbit, Silmarillion vb. efsane denebilecek fantastik serilerin yazarı. Film de tam olarak onun hayatını konu almış durumda. İlginizi şimdiye kadar çekmiş midir bilmiyorum tabi ama elf dili dahil o bildiğimiz karakterlerin oluşumu, Tolkien'in hayatında geçmiş olayların hayal gücündeki etkisi ve eserlerinin çıkışını anlatıyor film. Bana sorarsanız film çok güzeldi. 2 hatta 3.tura dönebilirim kendisiyle çünkü Nicholas Hoult'un oyunculuğu Tokien'in yakın arkadaşlarına can veren Anthony Boyle, Patrick Gibson ve Tom Glynn Carney'le cuk oturmuş. Lise yıllarında sanatın her türüne gönül vermiş bu dört çocuk ve onların birbirine verdikleri umut ve dostluk kesinlikle izleme değerdi. </div>
<h2 style="text-align: center;">
3. Annabelle</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-rkXRAWuOMfA/XS9QqLX2hjI/AAAAAAAABLE/ppaydDTaAGQ0hmzYqzQWB5tYjw9zAvPcACLcBGAs/s1600/annabelle.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="350" data-original-width="234" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-rkXRAWuOMfA/XS9QqLX2hjI/AAAAAAAABLE/ppaydDTaAGQ0hmzYqzQWB5tYjw9zAvPcACLcBGAs/s320/annabelle.jpg" width="213" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: inherit;">Annabelle birilerinin öyle ya da böyle duyduğunu düşündüğüm pediofobiler için ölüm sebebi olabilecek bir korku unsuru. Biraz başa saracak olursak eğer yönetmenliğini James Wan'ın yaptığı The Conjuring serisinin yan hikayesidir. Annabelle geçmişi 1900'lü yıllara uzanan, zamanında kendisine kötü bir ruhun musallat olduğu düşünülen bir bebek ve aynı zamanda gerçek olduğu da iddialar arasında. James Wan'ın birbiriyle biraz biraz bağlantılı tuttuğu ana ve yan hikayeler düşünülünce aslında seri çok güzel diyebilirim. Oyunculuklar, korku unsurları, </span>jump scare olsun ben fazlasıyla bu korku serisini beğeniyorum. Annabelle'in bu 3.filmi olduğu için kendi içimde "acaba artık sıkmadı mı bu konu?" dediğim halde ben filmi beğendim. İzlemediyseniz eğer The Conjuring 1-2, Nun, Annabelle 1-2-3, La Llorona filmlerini de ayrı ayrı tavsiye ederim. </div>
<h2 style="text-align: center;">
4. I am mother</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-IkWbQ8QPrB0/XS9ZADryc4I/AAAAAAAABLQ/8Aia2rDc9bsXS38X5yP_9EbYyZZB6dk0wCLcBGAs/s1600/i%2Bam%2Bmother.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1600" data-original-width="1080" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-IkWbQ8QPrB0/XS9ZADryc4I/AAAAAAAABLQ/8Aia2rDc9bsXS38X5yP_9EbYyZZB6dk0wCLcBGAs/s320/i%2Bam%2Bmother.jpg" width="216" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Dünyada insan nüfusu tamamen sıfırlandığında başlatılar bir programla en "doğru" ve "başarılı" insanı eğitmek için bir robot görevlendirilir. Duyguları olmayan bir robotun eğitip ergen bir birey haline getirdiği genç kızın aslında ondan saklanan dış dünya ve onu büyüten "mother"arasında doğru ya da yanlış kararlar alması filmin konusu. Tarafsız olarak sadece programlanan görev doğrultusunda eğitim veren bir robot mu daha iyidir? Duygu iniş çıkışları olan bir canlı mı? Film içerisinde birçok iniş çıkış ve ters köşe bulunmakta. Çok anlamam belki ama bana sorarsanız bilim kurgu alanında oldukça başarılı bir yeri var I am mother'ın. İlgilisine şiddetle tavsiye edilir.</div>
<h2 style="text-align: center;">
5. White Crow</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-hrc8MiLny_c/XS9iHUvDj3I/AAAAAAAABLc/J5tffP5fmKQKmH-Ldr228_B-figJq5GJQCLcBGAs/s1600/white%2Bcrow.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="323" data-original-width="615" height="168" src="https://1.bp.blogspot.com/-hrc8MiLny_c/XS9iHUvDj3I/AAAAAAAABLc/J5tffP5fmKQKmH-Ldr228_B-figJq5GJQCLcBGAs/s320/white%2Bcrow.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Beyaz karga bana yıllar önce izlediğim Mao'nun Son Dansçısı'nı hatırlattı diyebilirim. Hoş yaşanmışlığı ve kendi dönemlerinin ideolojileri düşünüldüğünde muhtemelen bu ve bunlar gibi bir çok kişi zorluk çekmiştir. Ünlü rus balet Rudolf Nureyev'in Avrupa turnesi için Fransa'ya gitmesiyle işler biraz karışmaya başlıyor. SSCB'nin baskıcı ve sert tutumundan sonra Fransa'ya ilticasını konu alan film Başka Sinema sayesinde beyaz perdeye gelmiş olsa da kesinlikle gerek görsel gerek işitsel her anlamda izleyeni tatmin edecek seviyede. </div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-4415520752787751372019-05-18T01:35:00.000+03:002019-05-18T01:35:00.957+03:00Sıktılar yine<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-lSS7jIk14FM/XJNKO2dmgwI/AAAAAAAABJs/F_U0Q2B5c7k7mZDiWuP1mp3ufUd1aRoXgCLcBGAs/s1600/cdcc8b88bf43d7949a415c4891713fb8.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="411" height="320" src="https://1.bp.blogspot.com/-lSS7jIk14FM/XJNKO2dmgwI/AAAAAAAABJs/F_U0Q2B5c7k7mZDiWuP1mp3ufUd1aRoXgCLcBGAs/s320/cdcc8b88bf43d7949a415c4891713fb8.jpg" width="263" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Sanırım insanlardan biraz yoruldum. Havaların geçtiğimiz günlerde ısınmasıyla herkesin kanı kaynamaya başlamış olacak ki sürekli bir etkinlik "hadi konsere gidelim", "gece dışarı çıkalım", haftasonu kaçamak yapalım" vb. planlarla telefonum çaldı durdu. Eskiden ben de insanları bu şekilde dürterdim ama sanırım biraz daha kendi başıma zaman geçirmek istiyorum. Aslında bu düşünce zaman zaman bana gelirdi ve uygulardım da ama artık tek bir saçmalığa dahi tahammülüm yok denecek kadar az. Fatih'le en son görüşmemizden bu yana geçen süreyi bile artık hatırlamazken yakın çevrem "hala ayrılık acısı" çektiğimi söylüyor ama bunun aksine insanları inandırmaya bile uğraşmak istemiyorum. Önceden hayatımda biri yoktu ve mutlu olabiliyordum şimdi neden biri olması gerekiyor mutlu olmam için? Buna mecburmuşum gibi davranılmasından da gerçekten sıkıldım. Evet bir ara bana da öyle geliyordu, yani birinin olması gerektiğini hissetmeye başlamıştım ama bunu döndürmek sonrası için o kadar zor olmadı doğrusu. Depresyonda değilim bence, çok çok daha kötü zamanlarım, ayakta kendimi zor tuttuğumu hatırladığım zamanlarım oldu defalarca ve şuan aslında düşündüğüm tek şey nefes almak. Bence çok bir şey istemiyorum biraz rahat bıraksınlar beni benim için yeterli. Tek başıma bir tatil belki iyi gelebilir emin değilim ama kendime bir fırsat yaratmaya çalışacağım kesin.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-86353348771963454092019-02-27T22:03:00.000+03:002019-02-27T22:03:26.669+03:00Yine ben ve hasta yatağım...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://3.bp.blogspot.com/-YCaVkjOh4Uw/XHbUqvL0JBI/AAAAAAAABJY/iFbmZIjrjtgmrDXOCXpECLmGINJxj6EMgCLcBGAs/s1600/large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="334" data-original-width="500" height="267" src="https://3.bp.blogspot.com/-YCaVkjOh4Uw/XHbUqvL0JBI/AAAAAAAABJY/iFbmZIjrjtgmrDXOCXpECLmGINJxj6EMgCLcBGAs/s400/large.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Kendi bünyesiz yapımdan artık gına geldiğini düşünüyor olsam da hasta olmalara doyamadığım da bir gerçek. Hani ortalarda bir salgın var diyip duruyorlar ya, aman diyorlar dikkatli olun çok kötü falan filan, işte yeni nesil domuz gribi neymiş ben de anlamış oldum. 5 gün oldu sanırım kendimde değildim. Ayağa kalkmaya çalışıyorum sürekli dünyam dönüyor, nefes almak istiyorum ciğerlerim izin vermiyor, ateşimi kesinlikle sağlıklı seviyelere indiremiyoruz derken bugün normal bir hastalık seviyesine gelebildim. Günler sonra yatağımdan çıkıp salondaki koltuğa uzandım ve günlerdir kendi odam dışında bir yer görmediğim için mutluluktan dört köşe oldum diyebilirim. Annemin dönmüş olması gerçekten şansım oldu diyebilirim çünkü "bir şeyim yok bir parol alsam geçer" diyerek ilk ateşim çıkmaya başladığında önemsemedim. Sonraki 2-3 günüm neredeyse yok abim işe gidemedi o süre içerisinde annem beni hastaneye tek başına taşıyamayacağı için. Geçti tabi o ayrı mesele. Dikkatli olduğum sürece tekrarı bu kadar sert olmaz dedi doktorum ama tekrarlamayacağına dair bir garanti de veremedi. Vücut bir kere alışınca bırakamıyor demek...</div>
<div style="text-align: justify;">
Bu hastalık derdine düşmeden önce kuzenimin nişanıyla alakalı yaşadığım rahatsız edici anlardan biri ya da birkaçını yazmayı planlamıştım ama bugün <a href="http://sekerlicileksevenkiz.blogspot.com/" target="_blank">Spotty</a>'nin son yazısında da benzer şeylerden bahsettiğini görünce bir gerilemek istedim. Kısaca özetlemek gerekirse herkes evlenmek ve çocuk sahibi olmak zorunda olduğumdan bahsedip durdu. Hatta hayatıma iyi kötü birini alıp bir an önce çocuk yapmamı söyleyen dahi oldu ki bu duyduğum en saçma önermeydi doğrusu. İyi ya da kötü ne demektir ya? Hadi bir delilik yaptım çocuk doğurmaya karar verip biriyle birliktelik yaşamaya başladım diyelim bu kişi kesinlikle baba olmak nedir bilmeyen, sorumsuz, kendini beğenmiş ya da bencil, ben merkezci biri çıkarsa ne olacak? Her erkek çocuk sever dedi biri de. Ben de çocuk severim aslında ama uzaktan, birkaç saat pışpış yapıp bir problem olduğu an annesine verebileceğim durumlarda özellikle. Bu kafaya sahip insanların çocuk yapmak kadar büyütmenin de kolay olduğunu düşünüyor ya, deli oluyorum! Çok çocuk yaparsın yapmazsın bu beni alakadar etmez ama sen yaptığın her çocuğa aynı şartları sağlayamayacaksan, hepsiyle aynı derecede ilgilenip düzgün birer birey olmalarını sağlamayacaksan bir tane bile yapma. Çocuğu veren Allah rızkını da verir mantığı nasıl bir kumardır ben gerçekten anlayamıyorum. Evlilik fikrine zaten kapalı bir insandım Fatih'ten sonra da bir süre hayatıma birini almak istemediğimi biliyorum ama insanlar kalkmış bana "Cha yaşın daha geçmeden bir çocuk yapmalısın" diyor. Sandalyeyi alıp kafalarına fırlatmak istiyorum başka bir şey değil.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-70817221782156103632019-02-17T15:39:00.000+03:002019-02-17T15:39:13.609+03:00Ayağa kalkıyorum!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://1.bp.blogspot.com/-faebu2dAXkI/XGlTVjcND_I/AAAAAAAABJM/uKy4xHdABI4J2BgDQvD1bhtoOph_CCkQwCLcBGAs/s1600/smile.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="500" height="400" src="https://1.bp.blogspot.com/-faebu2dAXkI/XGlTVjcND_I/AAAAAAAABJM/uKy4xHdABI4J2BgDQvD1bhtoOph_CCkQwCLcBGAs/s400/smile.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Son birkaç yazımda sürekli olarak Fatih'ten bahsedip onu aklımdan çıkarmama ne derece engel olduğumu fark etmeye başladım. Hala sürekli onun hakkında konuşmak, insanları darlamak istiyorum, evet bu bir gerçek ama bu şekilde hiçbir şekilde ilerleyemeyeceğim de açık. Daha fazla gülmeli, daha fazla kendimle ve arkadaşlarımla ilgilenmeliyim düşüncesindeyim. Birçoğu içimden gelmiyor ama ne zaman istediklerimiz %100 oldu ki? Zaten olabiliyor olsa şuan bu şekilde olmazdım değil mi? Bu da açıkça demek oluyor ki "Cha kendine bir çeki düzen ver". Bir de şöyle bir durum oldu ki annem eve döndü... Yani temelli mi döndü bilinmez ama oldukça eşyayla sanki tam anlamıyla yerleşmiş gibi bir havayla geldi geçen gece. Abimle onu bir anda karşımızda görünce biraz şaşırdık doğrusu çünkü biz söylemeden ya da ikimizden biri hasta olmadan çok uğramazdı yanımıza ama baya kendi istek ve iradesiyle gelmiş. Hal böyle olunca benim modumdaki düşüklük onun dikkatini oldukça çekiyor ve rahatsız edici yüzlerce soru sıralanmaya başlıyor. Annem yaşadığım şeyi anlamayacak katılıkta bir insan olmasa da fazla endişelenen biri ve sırf şuan böyle olduğum için bile kendime bir şey yapabileceğimi düşünebilir. Kadın gerçek anlamda uçlarda düşünüp ona göre yaşıyor anlayacağınız. Bu yüzden artık bir çeki düzen vermem gerekiyor kendime. Sadece eve kapanıp kitap okuma, temizlik ve yemek yapma devri kapandı. Lazım olmadığı sürece eve girmemeye karar verdim bakalım bir de bu şekilde nasıl oluyor. </div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-1860440003235144212019-02-13T01:05:00.000+03:002019-02-13T01:05:12.205+03:00"Asla vazgeçme! Sen bunu yapabilirsin"<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://2.bp.blogspot.com/-U_JazIFOV30/XGM1fXp2O9I/AAAAAAAABJA/3RbyNZ872cEN2iUJ-dJLYR6BvpLn65ARwCLcBGAs/s1600/large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="500" data-original-width="500" height="400" src="https://2.bp.blogspot.com/-U_JazIFOV30/XGM1fXp2O9I/AAAAAAAABJA/3RbyNZ872cEN2iUJ-dJLYR6BvpLn65ARwCLcBGAs/s400/large.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Bugün şans kurabiyemden tam da başlıktaki yazı çıktı. Özellikle son zamanlarda kendime kesinlikle güvenim yokken nasıl olacak da bir şeyler başaracağım ben de çok merak ediyorum. Bir de resmen her şeyden vazgeçmiş olmam da cabası. Cuma akşamı bir arkadaşın doğum günü için birkaç arkadaş buluştuk. Aslında gitmemem benim için çok daha iyi olabilirdi Fatih'i göreceğim için ama kendime sürekli "o var diye ortamlardan uzaklaşamam, bu yaptığım beni güçsüz gösterir" dediğim için olduğumdan çok daha "güçlü" bir görüntüyle gittim buluşma yerine. Dışarıdan gerçekten o şekilde mi görünüyordum emin de değilim aslında ama içerideki harabeden bahsetmek dahi istemiyorum. Herkesle sohbet muhabbet derken aslında kafa dağıtma konusunda oldukça iyi bir fikir olabilirdi o da orada olmasaydı. Bütün gece öyle ya da böyle ondan kaçmış olsam da gecenin ilerleyen saatlerinde hiç huyum olmasa da hatta sevmiyor olsam da elimde sigara kapıda bizim çocukların dışında bir yerde duruyordum. Aslında bir şey düşünmüyordum o gün yorgunluğum dışında ama yanımda bir anda belirip elinde bir kadehle "nasılsın" diye sormasıyla beynimde cızırtılar oluşmaya başladı. Onunla ayrıldığımız geceki alkolü bırakma kararımdan haberi olmadığı için kadehi bana uzattı önce sonra kendisi de bir sigara yaktı. Ağzımı açıp tek kelime etmediğim halde konuşmaya başladı. Önce "böyle olmasını ben de istemezdim ama olmayacaktı, sen bana güvenmeyi seçmedin ki hiç" dedi daha sonra "imkanım olsa o lanet gece söylediğim her şeyi unutmanı sağlardım ama unutmazsın işte! Keşke o gün o masaya hiç oturmasaydın ya da hemen sonrasında gitmeseydin, daha erken konuşup senin kafanda kurmana izin vermeden silseydim hepsini" dedi. Başta her şey için beni suçlayacağını düşünsem de kendinde de hata görmüş olması beni az çok tatmin etti diyebilirim. Tabi konu bu değil... Fatih konuşmaya devam ettikçe ben sustum ben sustukça o daha çok konuştu. Beni yanında görmeyi özlediğinden de bahsetti, eskiden olan o uzun sohbetleri şimdi yapamıyor olmamızdan duyduğu hüzünden de. Bir ara iki yanağımdan tutup bütün yüzümü bile inceledi ve verdiğim tepkilere baktı ama tarifi olmayan anlar vardır ya ben de sanırım onlardan birini yaşadım. O an gözlerimin bile dolmamasını sağlamak nasıl zordu anlatmam mümkün değil. O son hareketi benim için geceyi bitirdi o an içeriye girip yalandan gülümseyip doğum günü olan arkadaşa kocaman sarılıp eve döndüm. Hızlı kalktığım için Fatih'in mesaj atacağını da biliyordum ondan telefonu uçak moduna alıp sadece kaçtım. Aslında hem mesaj atmasından korktum hem de atmamasından çünkü ikisi de ayrı ayrı kötü hissetmeme neden olacak şeyler. Şimdi sana sorarım şans kurabiyesi, hala bir şeyler yapabileceğime inanıyor musun? Şahsen ben kendime kesinlikle inanmıyorum...</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-4076687341863742672.post-13049385788741179472019-01-26T00:52:00.000+03:002019-01-26T00:52:02.497+03:00Bu nasıl bir evre ben çözemedim<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://4.bp.blogspot.com/-h_YPKzgjpC8/XEJJ_CEPpZI/AAAAAAAABI0/ttXSPhXgeVQf6u_hiiUHlEue4G5CqHPYwCLcBGAs/s1600/large.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="334" data-original-width="500" height="267" src="https://4.bp.blogspot.com/-h_YPKzgjpC8/XEJJ_CEPpZI/AAAAAAAABI0/ttXSPhXgeVQf6u_hiiUHlEue4G5CqHPYwCLcBGAs/s400/large.jpg" width="400" /></a></div>
<div style="text-align: justify;">
Nasıl evrelerle baş etmeye çalıştığımı şu ara pek kestiremiyorum doğrusu. Son yazımdan sonra kindleıma Gurur ve Önyargıyı yüklememden aslında bir terslik olduğunu anlamam gerekiyordu çünkü peşinden hemen Akıl ve Tutku geldi. Bitti mi sandınız peki? Hayır bir de üstüne Jane Eyre geldi ki ben bu kitapları en son 8.sınıfta okumuştum diye hatırlıyorum. Tamam evet çok seviyorum hala ama ben bir okuduğum kitabı bir daha okumam ki... Yani okumazdım. Güçlü ve kararlı kadın profiline mi ihtiyaç duyuyorum acaba son zamanlarda? Hoş hepsinin sonunda bir yan çizme var ama gerçekten kendime anlam veremiyorum doğrusu. Az önce Jane Eyre bitti ve şuan üçünün de filmini bilmem kaçıncı kez izlemeyi düşünüyorum ama neden kendimi bir anda tarihi İngiliz romanlarında buldum? Terk edilmenin böyle bir evresi de mi var? Yemek yapmak, dizi izlemek ne bileyim anılara dönüp ağlamam gerekmiyor muydu benim? Yani kabul ediyorum ilk saydığım ikisini yapıyorum ama durup dururken Fatih'i düşünüp üzmüyorum kendimi. Aslında onu düşündüğümde üzülmüyorum bile çünkü bana yaşattığı hiçbir anı kötü değil. Terk edildim diyorum mesela ama o bile gerçek anlamda bir terk ediliş değildi. O gayet tabi benim yanımda olmak istediğini söylüyordu ama o önceki kızı bende açıklığa kavuşturamayacağını söylediği için bitti. O artık bende öyle biri yok dediğinde ben buna istesem de inanmayacağım için içimde hep bir şüphe kırıntısı kalacağı içindi. Benim inadım ve güven problemim olmasa bir sorun yoktu anlayacağınız. Zorlamıyorum ama dediğim gibi bir şeyin olmayacağı varsa zorlamanın bir anlamı yok. İnatla, zorlayarak bir güvensizlikle ilerlesek şuan güzel anılardan çok kötü anılarla boğuşuyor olabilirdim ne de olsa. Neyse sanırım bünyem güçlü kadın karakter arıyor ve bunu yaparken biraz sapıtmış durumda yoksa 12 yıl sonra tekrar bu kitaplara dönmüş olmamı hiçbir şekilde kendime açıklayamam. İşin komik kısmı bu türde okuduğum kitap sadece bu saydığım üçü. Kitap okumaya çocuk polisiyeyle başlayıp uzun yıllar o türde gidip araya bu üçünü attıktan sonra fantastik ve bilim kurgu dünyasına oradan distopyaya ve diğer türlere atmıştım kendimi. Yani anlayacağınız sorsanız size bu üçünden başka tarihi romantik bir şey söyleyemem. Tabi şu moddayken önerilere açığım onu da söyleyebilirim tabi.</div>
Chadaqielhttp://www.blogger.com/profile/02493963033488681241noreply@blogger.com8