11 Eylül 2022 Pazar

Geçen 2 yılda ne oldu dersiniz vol.2

Merhabalar, herkese son ilişkimin nasıl bittiğini anlattıktan sonra bir de iş değiştirme ve yeni ev hayatımdan bahsedeyim dedim biraz da. Önceki yazıda da bahsettiğim gibi durulmuş bir insan olduğum söylenebilir kesinlikle çünkü insan başından gerçekten büyük bir belayı attıktan sonra "bu da dert mi, ben neleri hallettim" diyor kendine. İş de biraz o şekilde oldu aslında, evde huzurlu olmadığım zamanlardan kaynaklı kendimi sürekli işe vermiş olsam da dikkatim sürekli dağınık oluyordu. Üstlerimden işittiğim azarların o dönem haddi hesabı olmasa da sürekli olarak kendi işimi düzgün yaptığımı düşündüğüm için içim o konuda huzursuz değildi. Eve odaklanma, işe odaklan, evdeki işlerin düzgün yürüdüğüne emin ol, işte bir hatayla karşılaşma derken kendimi mental olarak gerçekten zorlar bir hal içerisindeydim. En son bu ayrılık olduktan ve eve döndükten sonra gelen rahatlama iş yerinde ciddi bir performans artışına neden oldu ama bu durum birilerini rahatsız etti. "Cha hata yapmaz", "Cha iyi yapıyor o devralsın", "Cha şu işlere de bakabilir işlerini hızlı bitiriyor bize de yardım etmiş olur" diye konuştukları yöneticilerimle beni ciddi bir iş yükünün altına bırakmaya başladılar. Başta çalışmak bana iyi geliyor olarak düşündüğüm için ses çıkarmamış olsam da daha sonrasında fazla mesailer, hafta sonu çalışmaları derken durum çığırından çıkmaya başladı. En son abimin evliliği için izin isteyip 12 gün yeni evin dizilmesi, eşyaların gelmesi, son provalar gibi işlerle ilgilenip abim ve arkadaşımı balayına yolladıktan sonra korkunç bir kaosun içinde buldum kendimi. Yokluğumda aslında işim olmayan, destek amaçlı yaptığım hiçbir işin devamı getirilmemişti ve tamamlanması için de bana kısa bir süre verildi. Yöneticimle konuşup bunun ne demek olduğunu sorup bu konudan ne kadar rahatsız olduğumu bahsedince benim için zor olmayacak bir iş olduğunu söyleyip beni gazlamaya çalıştı. En son sesimi yükseltmemek için zor dururken yapılan bu işin küçümsenerek "iş" olmadığından bahsettiler ben de "öyleyse asıl yapması gereken kişiye yaptırın çünkü benim iş tanımımda böyle bir şey yok" diyerek patladım. Yöneticim bu tavrımdan rahatsız olduğunu söylemiş olsa da ben de bu şekilde davranılmaktan rahatsız olduğumu söyledim. O gün o şekilde tartıştıktan sonra sürekli laf çarpmalar, sabah selam vermemeler, daha üstlere karşı doldurulma gibi durumlarla karşılaştım. Aslında gün içerisinde çarptıkları laflar, konuşmuyor olmaları gibi durumlar beni pek rahatsız etmesi ama verilen işlerde sürekli olarak problemli kişilerle diyalog kurmak zorunda kalmam ve bunun kasıtlı yapılıyor olması bende bardağı bir tık taşırdı. Bir cuma günü yine gerilmeden gergin işimi yaparken "işimi yapmadığım" konuşmaları bir anda bardağı taşırdı ve yöneticime gidip ihbarımı başlatmasını söyledim. Başta çok şaşırdı ani karar verdiğimi ve pişman olacağımı söylemiş olsa da sözümden geri durmadım, istifamı da yazıp verdim. 

Aslında başka bir iş ayarlamadan işten çıkıyor olmak beni tedirgin etse de tamamen şansa yeni işimi çıktığım an buldum. Başlarda yeni bir sektör, alışık olduğumun düşenin tamamen dışı olduğu için tedirginlik ve korku yaşamış olsam da ona da alışmam sadece 2 ay sürdü. Şimdiyse huzurlu bir şekilde sıfır bir başlangıcın verdiği etkiyle devam ediyorum hayatıma. 2022'ye sıfırlanmış olarak girdiğimi söylesem yalan söylemiş olmam anlayacağınız. 

Bütün bu süreç içerisinde annem zaman zaman konulara dahil olmaya çalışıp gerilmemize sebep olsa da zaman içerisinde konuların dışında kalmasının onun için çok daha sağlıklı olduğuna karar verip beni kendi halime bıraktı. Ara ara hala evden ayrılıp 6 ay gibi kısa bir sürede geri döndüğüm için laf soksa da o maddi olarak yapamadım diye düşünmeye devam etsin, sorun değil diyorum kendime. Aileyle yaşamanın çok zor olduğunu her fırsatta dillendiriyor olsam da sanırım bu ekonomide öğrenciyken olduğu gibi yalnız yaşadığım bir hayatın hayalini bile kurmam imkansız gibi duruyor. Mecbur kabullenip devam ediyorum bu durumu anlayacağınız.

8 Eylül 2022 Perşembe

Geçen 2 yılda ne oldu dersiniz

Madem gelip defalarca yaptığım gibi yine kürkçü dükkanıma döndüm o zaman geçtiğimiz iki yılda neler oldu biraz onlardan bahsedeyim. Her şeyin üstünden sanki on yıllar geçmiş gibi hissediyor olsam da en eski olayın üstünden iki yıl geçti sadece.

2020 mayıs ayında en son karantinadan kaynaklı evde olmanın beni ne kadar sıktığından bahsetmişim, alışılmaz imkansız bir görüntüyken hayatımızın içine nasıl girdiğine şaşırmışım. Şimdiyse bıraksalar evden adımımı atmam gerçek bir ev kızı oldum diyebilirim. Tabi benim kendim için yaptığım bu yoruma yakın çevrem kesinlikle katılmaz kesin ama ben kendimi o şekilde görüyorum. O yaz çalışmaya tekrar başladığım dönemde o zamanlarda erkek arkadaşım olan kişiyle gerçek bir pandemi ilişkisi yürütmeye çalışıp sürekli olarak birbirimizden uzak zaman geçiriyorduk. O dönemlerde yılın 9 ayı abimle yaşayıp kalan 3 ayında abim, annem ve ben olarak hayatımıza devam ediyorduk. Annemin kronik rahatsızlıklarından kaynaklı pandemi döneminde kendisiyle yüz yüze iletişimi komple kesmiştik abimle birlikte zaten, anlayacağınız birbirinden habersiz 3 alakasız bireye dönüştük bir dönem. Hayatımın o evresi sanırım hem çok yalnız hem de çok rahattı. O sonbahar abim yeni yeni kız arkadaşıyla tanıştırdı hatta. Tanıştığımız anda içimin ona karşı ısınmış olması ve sonrasında çok yakın olacağımızı bilemezdim ama şu dönemin de dahil en yakın arkadaşlarımdan biriyle tanıştığımı söylesem yalan olmaz doğrusu. Kısaca ikisinin evliliğiyle hiçbir sorunum yok diyebilirim çünkü abim durdu durdu varoluşu saçma ilişkisinden çıkıp sağlıklı bir iletişimi olduğu bir ilişkiye geçti ki 1.yılları henüz olmuştu ki evlendiler de.

Geçtiğimiz şu dönem içerisinde, abim henüz evlenmeden önce ben evden taşındım. Aslında arkadaşlarım, abim, ablam kısaca çevremdeki kimse desteklemedi beni ama haftanın minimum 3 gününü erkek arkadaşımın evinde geçirirken birlikte yaşamanın ikimiz için de çok daha ekonomik olacağı kanaatine vardık. İlişkimiz henüz yılını doldurmamıştı aslında bu kararı verirken ama zamanın da bir önemi yok diye düşündüm o an. Evden ayrılırken taşındığım yer hakkında minimum bilgiyle aslında anneme çok açık yalan söyleyerek yaptım bunu çünkü duysa kadının yüreğine inerdi kesin. Bende de nasıl bir körlük, nasıl bir göz dönmesi varsa çok da mantıklı hareket etmemişim doğrusu o dönem. Neyse, ilk haftalar her şey cidden toz pembe olsa da zaman ilerledikçe bir şeyler yanlış gitmeye başladı. Dışarıdan sorunsuz gibi görünse de içten içe bir bataklıktan çekiliyormuşum hissi beni sarmaya başladı. Arkadaşlarıyla görüşmeyen, kitap okumayan, dizi film izlemeyen kısaca bir hayatı olmayan ot gibi bir şekilde yaşamaya başladığımı gördüm günden güne. İşten eve erkenden dönmem lazım yoksa "o" aç kalır yemek yiyemez, şimdi bunu almayayım gereksiz tatsızlık çıkar aramızda, akşam şunu yapayım "o" seviyor vs gibi sadece onun isteklerine göre bir hayatın içinde buldum kendimi. Akşam eve aynı anda ya da ben ondan geç döndüğümde bile hep bir şeyler yapmam, bir şeylerle ilgilenmem gerekiyordu. Konuşmak istediğimde çeşitli sözler ve hareketlerle susturulup yine onun isteklerine göre bir çerçevede hayatımıza devam ediyorduk. Ben düzen takıntılı ya da çok titiz bir insan değildim ama bir noktadan sonra evin her köşesinde bardak olması, benim sürekli yemek, bulaşık ve çamaşırla uğraşmak zorunda kalmam nefes alamadığım bir noktaya getirmişti beni. Ondan yardım etmesini istediğimde geçiştiriyor, asla yapmıyordu hiçbir şeyi. Unutmuyorum bir gün yürürken bileğimi burktum ve asansörsüz 4.kattaki evimize neredeyse ağlayarak çıkıp zorla yatağa uzanmıştım. Eve geldiğimde de ona mesaj atıp haber vermiştim. Aldığım ağrı kesici beni uyutunca yatakta yanıma geldiğini anlamamıştım kibar kibar dürtükleyip ne yiyeceğimizi sordu ben de yatacağımı bu yüzden isterse kendine bir şey sipariş etmesini söyledim. Olmaz ki öyle dedi sen de ye bir şeyler diyince ben de tamam dedim en son daha sonra o yanımdan kalktı ben de uyumaya devam ettim. Bir ara lavaboya kalktım baktım televizyon izliyor yedin mi bir şeyler dedim o da "yok seni bekledim" dedi. "Yemek söylemedin mi? Yeseydin ya soğumuştur o" dedim yok dedi söylemedim. Hazırladın mı bir şeyler diye sordum "nasıl yapayım ben şimdi" dedi. Ayakta durmaya gücüm yok çocuk ona yemek hazırlamamı aç aç bekliyor... O kadar sinirlendim ki direkt yatmaya gittim hiçbir cevap vermeden. Birkaç gün sonra ayağım düzelince de bunun lafını yapmaya başladı "aç bıraktın gece beni oysa ben seni beklemiştim" diye. Bunun gibi birçok şeyine neden bilmiyorum ama sürekli sustum. Fikirlerime anlayış göstermeyişine sustum, hiçbir konuda yardımcı olmayışına sustum, beni kendine göre şekillendirmeye çalışmasına sustum hep. Zaman içerisinde kilo almamla dalga geçti, saçlarım dökülüyor diye dalga geçti, bazı yemekleri yapmayı bilmiyor olmam ya da direkt yapmamamla vs vs vs bu örnekler çok fazla sürekli dalga geçmeye başladı. Bir gün ben yine çamaşırları toplayıp katlarken o televizyon izliyordu. O sırada telefonuma peşi sıra mesaj gelmeye başladı ben de işimi bırakıp mesajlara bakmaya koyuldum. Abim hazırlandığı evlilik teklifi için bulduğu yüzüklerin linklerini internetten bana seri halde atıyordu. Erkek arkadaşım da dizi keyfi bozulmuş olcak ki oflayıp puflayıp telefonu bir anda elimden alıp mesajları okumaya başladı. Kafam attı tabi bir anda aldım telefonu ittim onu bir kenara. Mesajların abimden geldiğini görünce sakinleşip sırnaştı ama ben sakin kalamadım o an. Sanırım bana iyi geleceğini düşündüğü "abin de evleniyor, artık biz de resmiyete dökeriz bir şeyleri" cümlesinden sonra bende hatlar iyice koptu. Anında onunla bir hayat geçirirsem kaç yıl daha kendimi öldürmeden hayatta kalırım diye geçirdim. Arkadaşım kaldı mı çevremde son 6 ayda, kendimi daha küçük ve değersiz başka bir konuma alamazdım herhalde diye düşünceler kafamın içine sürekli olarak düşmeye başladı. O an hiçbir şey söyleyemedim geçtim çamaşır katlamaya devam ettim, mutfağı topladım, banyoyu sildim, balkonda biraz sigara içtim kısaca onun yanına gitmemek için elimden gelen her şeyi yaptım. O yattıktan birkaç saat sonra yatmak için odaya giderken karnımda korkunç bir ağrı hissettim ve salonda yatmaya karar verdim. Aynı ev içinde geçen 6 ayı düşündüm benden neler götürdü ve bana neler getirdi diye. O gece bana tek bir şey getirdiğini fark ettim o da bu ilişkinin doğru bir şey olmadığını yıllar geçmeden değil birkaç ayda fark etmemi sağlamış olmasıydı. Bunun dışında kaybettiğim özgüvenim, gururum, arkadaşlarım ve daha nicesini ne kadar zaman sonra tekrar kazanırım kestiremediğimi fark ettim. Sabah olduğunda ilk olarak kahvaltı vs hiçbir şey hazırlamadan onun kalkmasını bekledim. Kalktığında bile kurduğu ilk cümle "e hazırlamamışsın bir şeyler" oldu. Ben de direkt konuya girdim ben daha fazla yürütemiyorum diye. O ne kadar kendisinde değil bende bütün suçu görmüş olsa da o gün taşındım o evden ortak olan her şeyi ona bırakarak. Ağlamaktan sabahı zor etmişken ayrıldıktan sonra tek bir göz yaşı dökmedim. Kavga ederken bile o bağırıyor bir şeylere vuruyor, hem kızıyor hem yanıma gelip sakinleştirmeye çalışıyor derken birçok farklı ruh haline büründü ama ben sadece ondan ayrılmış olmanın rahatlığıyla oturdum karşısında. Sonra da eşyalarımı hazırladım annemin evine geri döndüm. Eve dönmüş olmama annem şaşırmış olsa da İstanbul'da olunca bahane kolay, hayat çok pahalı arkadaşın kirası çok arttı ikimiz de altından kalkamıyorduk. Annemin dediğine göre eve döndükten sonra daha sakin ve düzenli bir kız olmuşum ama normal değil mi öyle olmam? 

Ben eve döndükten 3 ay sonra da abim evlenip evden ayrıldı, birkaç ay sonra ben daha fazla baskı ve mobbinge dayanamayıp iş hatta sektör değiştirdim, eski sosyalliğini tam yakalayamayan ama gezmesinden tozmasından ödün de vermeyen bir Cha olarak hayatıma kaldığı yerden devam ediyorum. Son bir yıldır hayatıma kimseyi almak istemediğim bir travmaya sahip olsam da önemli değil, iyi ki diyorum evlenmemişim!

4 Eylül 2022 Pazar

Biraz dönmek istedim sanırım

Döndüm demiyorum, artık buna benim açımdan bile inanmak fazlasıyla güç ama durup durup zaman içerisinde aklıma gelince bir girip geçmişime bakıyorum buradan. Hem nostaljik bir his hem de biraz hüzün barındırıyor. 2015 yılında daha öğrenciyken açtığım bu blogda neler olmuş neler zaman içerisinde gördükçe kendime şaşırmadan edemiyorum. Şimdi olsa kafama takmayacağım olaylar, üzülmeyeceğim/sinirlemeyeceğim insanlara o kadar takılı kalmışım ki geçmiş yazılarımı okudukça biraz büyümüşüm sanırım diyorum kendime. Eski yazılarımdan birinde kaç yaşıma gelmişim ne istediğimi biliyorum diye yazmışım ama şimdi bile bilmezken o zaman nasıl bir özgüvenle konuşuyormuşum şaşırdım kendime doğrusu. 

Geçtiğimiz 2 yılda çok şey oldu demek istiyorum ama sanki hiçbir şey olmamış gibi de. Kariyerimi değiştirmem, abimin evlenmesi ve benim ailemle yaşamaya başlamam, henüz blogu bırakmamışken başlayan ilişkimin bitmesi, asla kopmam dediğim yakınlarımdan kopmam vs vs vs oldu aslında bir şeyler ama hepsi geçtiği için belki garip gelmiyor. Zaman bir şekilde geçiyor, asla düzelmez dediğim şeyler düzeliyor, üzülmem ya da üzülürüm dediğim şeyler değişiyor, zamana ayak uyduramıyormuşum gibi hissetsem de bir şekilde o zamana uymuş oluyorum. Şimdi de bakalım daha neler değişecek hayatımda. Belki ara ara gelir şu geçtiğimiz 2 yılda neler oldu anlatırım belki de zaten geçti gitti diyerek yeni bir sayfa açarım bilmiyorum zamanla artık ona da bir karar veririm herhalde.

13 Mayıs 2020 Çarşamba

Bir garip rüya serisi #3


Bir sonuca varacak mı yoksa varmayacak mı bilmediğim rüya serimin üçüncüsüne gelmiş bulunuyorum. Rüyaların devamını görecek miyim emin değilim. İşin kötüsü aynı rüya konusuna sahip olmalarına rağmen son iki rüyamı çok iyi hatırlayamıyorum. Daha yeni gördüğüm için aslında daha net aklımda olmaları gerekiyordu ama öyle olmadı nedense.

3.Rüya
AVM tarzı bir yerde gözlerimi açıyorum, aylar önce H&Mde gördüğüm bir elbiseye bakıyorum tekrar ve gerçek hayatta verdiğim tepkinin aynısını verip "bu elbiseye bu para verilmez, indirim gelsin öyle alayım ben" diyorum. Yanımda birileri var biliyorum ama kimseyi tanımadığım için kimsenin yanına gidemiyorum. Bakınıyorum bir şeylere sürekli biri gelsin yanıma da kiminle geldiğimi bileyim modundayım. Bir kız geliyor kısa bir süre sonra yanıma "Cha ben bir şey bulamadım başka yere bakalım mı" diyor ben de olur diyorum baya güleç bir şey bir de kız anında koluma girip hoplaya hoplaya çıkıyoruz. Nasıl bir mutluluk nasıl bir canlılık aklım almıyor hala. Neyse hangi marka olduğunu hatırlamadığım belki de gerçekten de bilmediğim bir markanın mağazasına giriyoruz kıza birkaç soru soruyorum "biz buraya neden gelmiştik ben hatırlamıyorum" diye. Kız bana "Cha sen son zamanlarda bir garipsin zaten bazen hepimizin suratına boş bakıyorsun, hiçbirimizi hatırlamadığını düşünüyorum" dedi. Ben bir anda şok geçirdim tabi hatırlamadığım rüyalar da mı var diyorum içimden falan ben bir şey söylemeden "beni de hatırlamıyorsun dimi? Bir doktora görünmelisin bence" diyor sonra. Hayır işin saçma kısmı nasıl rahat bir kızsa arkadaşının bir süredir amnezik sendrom yaşadığını düşünüyorsun ama doktora gitmesi gerektiği konusunda öğüdü yeni veriyorsun. Gerçek hayatımda böyle bir durumla karşılaşsam o arkadaşımın nöroloji randevusunu ben alırım. Neyse, rüyamda pek ilgili arkadaşlıklar edinmemişim. Madem diyorum böyle bir durum bende sürekli oluyor o zaman çok dikkat çekmez diyorum kendime "cidden karışıyor şu ara her şey, ne yapmam gerektiğini bilmiyorum" diyorum o arkadaşıma o da "sor bana tamam diyor" o anda da eline bir sarı bir de siyah tişört alıp bana dönüyor o anda yine bana bir huzursuzluk geliyor boşver Cha asıl şimdi doğru zaman değil diyorum. Kızın yanından uzaklaşmak için baya yürüyorum rüyada sonra zaten uyanıyorum. Rahatsız bir uyanma yaşıyorum bir de, dişlerimizi sıkmışım çenem ağrıyor falan öyle sinir bozucu bir uyanma. Sonrasında tekrar uyuyamadım hatta.

4.Rüya
Bir önceki gün huzursuz bir uyku çektiğim için aslında bu uykumda umarım devamını görmem diyordum kendime ama içten içe de istiyorsam demek tekrar aynı ortam içinde uyandım. Huzursuz okul ortamı, kalabalık arkadaş ortamı ve yine uzağımda yalnız oturan Taner. Bu sefer küçük bir fark var, yanımda hatta çok yanımında oturan biri var bana garip garip bakıp duruyor. Tepki vermeyip ortama ayak uydurmaya çalışıyorum ama yok o kadar çok bakıyor ki en sonunda dönüp "neden öyle bakıyorsun" diyorum çocuğa. Kedim senden rahatsız oluyor diyor. O an fark ediyorum ki çocuğun kucağında bana bakıp tıslayan bir kedi var. Normalde çok şirinbulduğum siyah gri arası rengi olan bir kedi bir de ama tedirgin olup uzaklaşıyorum. Bu sefer tamam diyorum uyanırsam da uyanayım yeter artık diyip Taner'in yanına oturuyorum. Herkesin bizi izlediğini de fark ediyorum tabi. Alakalı alakasız masalar bize dönüp benim ya da onun söyleyeceği şeyi bekliyor. Normal bir sohbet amacım var gibi Taner'e ilk önce nasılsın ne yapıyorsun gibi sorular soruyorum. Kafasını kaldırıp bana bakmıyor bile. Daha sonra "ne istiyorsun benden" diyor. Ben de o anda sinirlenip "asıl sen benden ne istiyorsun" diye tepki veriyorum çünkü sanki dosya yüklemesi yeni bitmiş gibi bir anda aklıma onun bana bir şey yapmak istediği bilgisi geliyor aklıma. "Benim seninle ne işim olur, tanımıyorum seni" diyor bana. Ona onun evine geldiğimden kardeşlerini, anne ve babasını gördüğümden bahsediyorum. Önce şaşırıyor sonra "ben tek çocuğum ama" diyor. Karşı çıkıp şöyle şöylelerdi üstlerinde bu bu vardı diye tanımlıyorum o an sinirleniyor, yaşamıyor onlar diyor. Yaşıyorlardı ama gördüm dediğimde de anne ve babasını kendi bile ev içinde görmediğini ikisinin de ruh gibi olduğundan bahsediyor. "sana zamanı değil demiştim" diye bir ses duyuyorum ama duyduğum sesin karşımda oturan Taner'in sesi olduğuna eminim. Bir anda tekrar yüzüme bakmadan "ne istiyorsun benden" diyor. Tam ağzımı açıp "asıl sen benden ne istiyorsun" diyecekken 5 dakika önceyle birebir aynı olduğunu fark ediyorum her şeyin. Kalkıyorum yanından bu sefer kantinin çıkışına doğru ama dışarısı zifiri karanlık olduğu için nasıl gideceğimden emin olamıyorum tereddüt ediyorum. Bir anda o siyahlığın oradan birkaç böcek çıktığını görüp korkmaya başlıyorum. Vücudum kesinlikle gitmek istemiyor ama kendime bir şey olmaz Cha, rüyadasın, her şey kontrol altında korkmana gerek yok diyerek kapıya doğru gitmeye devam ediyorum. Kapıyı açıp çıktığımda uykudan da uyandım tabi. Minik bir baş ağrısıyla uyandım ama saat çok erken bir saat olmadığı için tekrar uyumaya çalışmadım. 

Bir garip rüya serisi #2


Rüya serimin ikinci kısmına hemen geçiyorum, zaten olayı biliyorsunuz. İkinci rüyayı bir sonraki gün değil de "rüya çok ilginç bitti belki devamını görürüm" düşüncesiyle uyanmamın peşine tekrar uyumamla görüyorum. Peşpeşe gördüğüm, birbiriyle bağlantılı olunca anlatma isteği doğdu içimde.

2.Rüya
Rüyada kendimi ne okuduğumu ya da ne işim olduğunu bilmediğim okulda buluyorum. Okul kantini denemeyecek boyutta bir kantinin içinde çay içiyoruz. İlk rüyanın aksine rüyada olduğumun tamamen bilincindeyim ve ilk rüyadaki gibi ne yaptığını ne olduğunu bilen biri değil de hafızasını kaybetmiş ama çevresine çaktırmamaya çalışan biri gibiyim. Konuşmuyorum, sadece çevremde neler olduğunu gözlemliyorum. Tamamen merakıma odaklanmış bir şekilde Taner'in benimle ne işi olduğunu çözmeye çalışıyorum. Oturduğum masada sürekli bir kediden bahsediliyor, yeni doğum yaptığı ama yavrularını kimsenin henüz görmediğini söylüyorlar. Hayat memat meselesi gibi bir şey o kedinin yavrularını görmek ama kedinin kendisi ortadayken yavruları kimse görmüyor. İçimden geçiriyorum neden böyle bir konuyu konuşuyoruz diye ama kesinlikle cevabını bulamıyorum. Aynı zamanda şöyle bir ilginçlik de var, tarih olarak benim Taner'in yanına gittiğim tarihin öncesinde miyim yoksa sonrasında mıyım hiçbir şekilde bilgi yok. Kantinde Taner'i görüyorum uzaktan, yanına gitsem ne konuşacağımı bilmediğim için oturuyorum kendi arkadaşlarımın yanında ama o yalnız ve yine renkler var ortada. Mor var aklımda nerede gördüğümden emin değilim ama yeşil ve kırmızı da fazlaca rüya içeriğinde vardı. Renkleri bir kenara bırakırsak ortamda ilginç bir duygu var rüya içinde benim içimi fazlasıyla sıkıyor. Bir nevi sanki rüyada nefes alamıyorum gibi bir rahatsızlığın içindeyim, dışarıya çıkmak istiyorum ama dikkat çekmek istemediğim için ortamdan ayrılamıyorum. Bir anda biri rüya içinde "Cha hadi bir gel de güneşin altına geçelim sen üşümüşsündür" diyerek beni başka bir yere götürüp bırakıyor ve ben nefes almaya başlıyorum kısa bir süre sonra. Sonradan fark ediyorum ki yanımda kimse yok. O kadar güneş ışığı vuruyor ki ortama gözlerimi açamıyorum bile hatta ama sıcak değil, yandığımı hissetmiyorum. O okul kantinindeki huzursuzluk tamamen huzurlu bir hal alıyor diye orada oturmaya devam ediyorum. Kedi yavrularını da orada görüyorum minicik minicik yavrular komik komik hareket ediyorlar ama aydınlık yüzünden çok da izleyemiyorum. Sesleri geliyor daha çok ben de bir anda kantinde bıraktığım çocuklara yavru kedileri göstereyim de ortamdaki konu değişsin diğer konular hakkında daha çok bilgi alabileyim diye ayağa kalkıyorum bir anda yavruların hepsi kayboluyor ve o güzel güneş ışığı da gidip yerini bulutlara bırakıyor. Kapalı bir hal almıyor ama önceki huzurlu his gidiyor ortamdan. Tamam diyorum orada kendime kedilerden kimseye bahsetmemeliyim ama en azından diğerlerinin yanına döneyim de boş yere zaman kaybetmeyeyim. Kantine dönmek için harekete geçtiğim an kendimi kantinde buluyorum. Huzurlu bir ortamdan huzursuz bir ortama geçtiğim için herkesi oradan kaldırmaya çalışıyorum ama kimse beni dikkate almıyor, oturmaya devam ediyorlar. En sonunda ne olacaksa olsun rüya zaten diyerek Taner'in yanına gitmeye karar veriyorum. Hani zaten rüyanın içindeyim, burası benim bilinçaltım rahatsız olacağım bir duruma düşmem diyerek kendimi gazlıyorum ama yine kafamın içinden "henüz zamanı gelmedi" diye bir şeyler duyuyorum. Kendime "hayır şuan zamanı olmasını istiyorum" diyerek ayağa kalktığım anda da uyandım! 

Zamanı olmayan nedir? Neden seri gibi aynı rüyanın devamını görüyorum? Bu rüyalar bir şeye varacak mı? Yoksa sonunun ne olduğunu öğrenemeden rüyalar öylece havada kalıp bitecek mi çok merak ediyorum doğrusu.