Madem gelip defalarca yaptığım gibi yine kürkçü dükkanıma döndüm o zaman geçtiğimiz iki yılda neler oldu biraz onlardan bahsedeyim. Her şeyin üstünden sanki on yıllar geçmiş gibi hissediyor olsam da en eski olayın üstünden iki yıl geçti sadece.
2020 mayıs ayında en son karantinadan kaynaklı evde olmanın beni ne kadar sıktığından bahsetmişim, alışılmaz imkansız bir görüntüyken hayatımızın içine nasıl girdiğine şaşırmışım. Şimdiyse bıraksalar evden adımımı atmam gerçek bir ev kızı oldum diyebilirim. Tabi benim kendim için yaptığım bu yoruma yakın çevrem kesinlikle katılmaz kesin ama ben kendimi o şekilde görüyorum. O yaz çalışmaya tekrar başladığım dönemde o zamanlarda erkek arkadaşım olan kişiyle gerçek bir pandemi ilişkisi yürütmeye çalışıp sürekli olarak birbirimizden uzak zaman geçiriyorduk. O dönemlerde yılın 9 ayı abimle yaşayıp kalan 3 ayında abim, annem ve ben olarak hayatımıza devam ediyorduk. Annemin kronik rahatsızlıklarından kaynaklı pandemi döneminde kendisiyle yüz yüze iletişimi komple kesmiştik abimle birlikte zaten, anlayacağınız birbirinden habersiz 3 alakasız bireye dönüştük bir dönem. Hayatımın o evresi sanırım hem çok yalnız hem de çok rahattı. O sonbahar abim yeni yeni kız arkadaşıyla tanıştırdı hatta. Tanıştığımız anda içimin ona karşı ısınmış olması ve sonrasında çok yakın olacağımızı bilemezdim ama şu dönemin de dahil en yakın arkadaşlarımdan biriyle tanıştığımı söylesem yalan olmaz doğrusu. Kısaca ikisinin evliliğiyle hiçbir sorunum yok diyebilirim çünkü abim durdu durdu varoluşu saçma ilişkisinden çıkıp sağlıklı bir iletişimi olduğu bir ilişkiye geçti ki 1.yılları henüz olmuştu ki evlendiler de.
Geçtiğimiz şu dönem içerisinde, abim henüz evlenmeden önce ben evden taşındım. Aslında arkadaşlarım, abim, ablam kısaca çevremdeki kimse desteklemedi beni ama haftanın minimum 3 gününü erkek arkadaşımın evinde geçirirken birlikte yaşamanın ikimiz için de çok daha ekonomik olacağı kanaatine vardık. İlişkimiz henüz yılını doldurmamıştı aslında bu kararı verirken ama zamanın da bir önemi yok diye düşündüm o an. Evden ayrılırken taşındığım yer hakkında minimum bilgiyle aslında anneme çok açık yalan söyleyerek yaptım bunu çünkü duysa kadının yüreğine inerdi kesin. Bende de nasıl bir körlük, nasıl bir göz dönmesi varsa çok da mantıklı hareket etmemişim doğrusu o dönem. Neyse, ilk haftalar her şey cidden toz pembe olsa da zaman ilerledikçe bir şeyler yanlış gitmeye başladı. Dışarıdan sorunsuz gibi görünse de içten içe bir bataklıktan çekiliyormuşum hissi beni sarmaya başladı. Arkadaşlarıyla görüşmeyen, kitap okumayan, dizi film izlemeyen kısaca bir hayatı olmayan ot gibi bir şekilde yaşamaya başladığımı gördüm günden güne. İşten eve erkenden dönmem lazım yoksa "o" aç kalır yemek yiyemez, şimdi bunu almayayım gereksiz tatsızlık çıkar aramızda, akşam şunu yapayım "o" seviyor vs gibi sadece onun isteklerine göre bir hayatın içinde buldum kendimi. Akşam eve aynı anda ya da ben ondan geç döndüğümde bile hep bir şeyler yapmam, bir şeylerle ilgilenmem gerekiyordu. Konuşmak istediğimde çeşitli sözler ve hareketlerle susturulup yine onun isteklerine göre bir çerçevede hayatımıza devam ediyorduk. Ben düzen takıntılı ya da çok titiz bir insan değildim ama bir noktadan sonra evin her köşesinde bardak olması, benim sürekli yemek, bulaşık ve çamaşırla uğraşmak zorunda kalmam nefes alamadığım bir noktaya getirmişti beni. Ondan yardım etmesini istediğimde geçiştiriyor, asla yapmıyordu hiçbir şeyi. Unutmuyorum bir gün yürürken bileğimi burktum ve asansörsüz 4.kattaki evimize neredeyse ağlayarak çıkıp zorla yatağa uzanmıştım. Eve geldiğimde de ona mesaj atıp haber vermiştim. Aldığım ağrı kesici beni uyutunca yatakta yanıma geldiğini anlamamıştım kibar kibar dürtükleyip ne yiyeceğimizi sordu ben de yatacağımı bu yüzden isterse kendine bir şey sipariş etmesini söyledim. Olmaz ki öyle dedi sen de ye bir şeyler diyince ben de tamam dedim en son daha sonra o yanımdan kalktı ben de uyumaya devam ettim. Bir ara lavaboya kalktım baktım televizyon izliyor yedin mi bir şeyler dedim o da "yok seni bekledim" dedi. "Yemek söylemedin mi? Yeseydin ya soğumuştur o" dedim yok dedi söylemedim. Hazırladın mı bir şeyler diye sordum "nasıl yapayım ben şimdi" dedi. Ayakta durmaya gücüm yok çocuk ona yemek hazırlamamı aç aç bekliyor... O kadar sinirlendim ki direkt yatmaya gittim hiçbir cevap vermeden. Birkaç gün sonra ayağım düzelince de bunun lafını yapmaya başladı "aç bıraktın gece beni oysa ben seni beklemiştim" diye. Bunun gibi birçok şeyine neden bilmiyorum ama sürekli sustum. Fikirlerime anlayış göstermeyişine sustum, hiçbir konuda yardımcı olmayışına sustum, beni kendine göre şekillendirmeye çalışmasına sustum hep. Zaman içerisinde kilo almamla dalga geçti, saçlarım dökülüyor diye dalga geçti, bazı yemekleri yapmayı bilmiyor olmam ya da direkt yapmamamla vs vs vs bu örnekler çok fazla sürekli dalga geçmeye başladı. Bir gün ben yine çamaşırları toplayıp katlarken o televizyon izliyordu. O sırada telefonuma peşi sıra mesaj gelmeye başladı ben de işimi bırakıp mesajlara bakmaya koyuldum. Abim hazırlandığı evlilik teklifi için bulduğu yüzüklerin linklerini internetten bana seri halde atıyordu. Erkek arkadaşım da dizi keyfi bozulmuş olcak ki oflayıp puflayıp telefonu bir anda elimden alıp mesajları okumaya başladı. Kafam attı tabi bir anda aldım telefonu ittim onu bir kenara. Mesajların abimden geldiğini görünce sakinleşip sırnaştı ama ben sakin kalamadım o an. Sanırım bana iyi geleceğini düşündüğü "abin de evleniyor, artık biz de resmiyete dökeriz bir şeyleri" cümlesinden sonra bende hatlar iyice koptu. Anında onunla bir hayat geçirirsem kaç yıl daha kendimi öldürmeden hayatta kalırım diye geçirdim. Arkadaşım kaldı mı çevremde son 6 ayda, kendimi daha küçük ve değersiz başka bir konuma alamazdım herhalde diye düşünceler kafamın içine sürekli olarak düşmeye başladı. O an hiçbir şey söyleyemedim geçtim çamaşır katlamaya devam ettim, mutfağı topladım, banyoyu sildim, balkonda biraz sigara içtim kısaca onun yanına gitmemek için elimden gelen her şeyi yaptım. O yattıktan birkaç saat sonra yatmak için odaya giderken karnımda korkunç bir ağrı hissettim ve salonda yatmaya karar verdim. Aynı ev içinde geçen 6 ayı düşündüm benden neler götürdü ve bana neler getirdi diye. O gece bana tek bir şey getirdiğini fark ettim o da bu ilişkinin doğru bir şey olmadığını yıllar geçmeden değil birkaç ayda fark etmemi sağlamış olmasıydı. Bunun dışında kaybettiğim özgüvenim, gururum, arkadaşlarım ve daha nicesini ne kadar zaman sonra tekrar kazanırım kestiremediğimi fark ettim. Sabah olduğunda ilk olarak kahvaltı vs hiçbir şey hazırlamadan onun kalkmasını bekledim. Kalktığında bile kurduğu ilk cümle "e hazırlamamışsın bir şeyler" oldu. Ben de direkt konuya girdim ben daha fazla yürütemiyorum diye. O ne kadar kendisinde değil bende bütün suçu görmüş olsa da o gün taşındım o evden ortak olan her şeyi ona bırakarak. Ağlamaktan sabahı zor etmişken ayrıldıktan sonra tek bir göz yaşı dökmedim. Kavga ederken bile o bağırıyor bir şeylere vuruyor, hem kızıyor hem yanıma gelip sakinleştirmeye çalışıyor derken birçok farklı ruh haline büründü ama ben sadece ondan ayrılmış olmanın rahatlığıyla oturdum karşısında. Sonra da eşyalarımı hazırladım annemin evine geri döndüm. Eve dönmüş olmama annem şaşırmış olsa da İstanbul'da olunca bahane kolay, hayat çok pahalı arkadaşın kirası çok arttı ikimiz de altından kalkamıyorduk. Annemin dediğine göre eve döndükten sonra daha sakin ve düzenli bir kız olmuşum ama normal değil mi öyle olmam?
Ben eve döndükten 3 ay sonra da abim evlenip evden ayrıldı, birkaç ay sonra ben daha fazla baskı ve mobbinge dayanamayıp iş hatta sektör değiştirdim, eski sosyalliğini tam yakalayamayan ama gezmesinden tozmasından ödün de vermeyen bir Cha olarak hayatıma kaldığı yerden devam ediyorum. Son bir yıldır hayatıma kimseyi almak istemediğim bir travmaya sahip olsam da önemli değil, iyi ki diyorum evlenmemişim!