13 Mayıs 2020 Çarşamba

Bir garip rüya serisi #2


Rüya serimin ikinci kısmına hemen geçiyorum, zaten olayı biliyorsunuz. İkinci rüyayı bir sonraki gün değil de "rüya çok ilginç bitti belki devamını görürüm" düşüncesiyle uyanmamın peşine tekrar uyumamla görüyorum. Peşpeşe gördüğüm, birbiriyle bağlantılı olunca anlatma isteği doğdu içimde.

2.Rüya
Rüyada kendimi ne okuduğumu ya da ne işim olduğunu bilmediğim okulda buluyorum. Okul kantini denemeyecek boyutta bir kantinin içinde çay içiyoruz. İlk rüyanın aksine rüyada olduğumun tamamen bilincindeyim ve ilk rüyadaki gibi ne yaptığını ne olduğunu bilen biri değil de hafızasını kaybetmiş ama çevresine çaktırmamaya çalışan biri gibiyim. Konuşmuyorum, sadece çevremde neler olduğunu gözlemliyorum. Tamamen merakıma odaklanmış bir şekilde Taner'in benimle ne işi olduğunu çözmeye çalışıyorum. Oturduğum masada sürekli bir kediden bahsediliyor, yeni doğum yaptığı ama yavrularını kimsenin henüz görmediğini söylüyorlar. Hayat memat meselesi gibi bir şey o kedinin yavrularını görmek ama kedinin kendisi ortadayken yavruları kimse görmüyor. İçimden geçiriyorum neden böyle bir konuyu konuşuyoruz diye ama kesinlikle cevabını bulamıyorum. Aynı zamanda şöyle bir ilginçlik de var, tarih olarak benim Taner'in yanına gittiğim tarihin öncesinde miyim yoksa sonrasında mıyım hiçbir şekilde bilgi yok. Kantinde Taner'i görüyorum uzaktan, yanına gitsem ne konuşacağımı bilmediğim için oturuyorum kendi arkadaşlarımın yanında ama o yalnız ve yine renkler var ortada. Mor var aklımda nerede gördüğümden emin değilim ama yeşil ve kırmızı da fazlaca rüya içeriğinde vardı. Renkleri bir kenara bırakırsak ortamda ilginç bir duygu var rüya içinde benim içimi fazlasıyla sıkıyor. Bir nevi sanki rüyada nefes alamıyorum gibi bir rahatsızlığın içindeyim, dışarıya çıkmak istiyorum ama dikkat çekmek istemediğim için ortamdan ayrılamıyorum. Bir anda biri rüya içinde "Cha hadi bir gel de güneşin altına geçelim sen üşümüşsündür" diyerek beni başka bir yere götürüp bırakıyor ve ben nefes almaya başlıyorum kısa bir süre sonra. Sonradan fark ediyorum ki yanımda kimse yok. O kadar güneş ışığı vuruyor ki ortama gözlerimi açamıyorum bile hatta ama sıcak değil, yandığımı hissetmiyorum. O okul kantinindeki huzursuzluk tamamen huzurlu bir hal alıyor diye orada oturmaya devam ediyorum. Kedi yavrularını da orada görüyorum minicik minicik yavrular komik komik hareket ediyorlar ama aydınlık yüzünden çok da izleyemiyorum. Sesleri geliyor daha çok ben de bir anda kantinde bıraktığım çocuklara yavru kedileri göstereyim de ortamdaki konu değişsin diğer konular hakkında daha çok bilgi alabileyim diye ayağa kalkıyorum bir anda yavruların hepsi kayboluyor ve o güzel güneş ışığı da gidip yerini bulutlara bırakıyor. Kapalı bir hal almıyor ama önceki huzurlu his gidiyor ortamdan. Tamam diyorum orada kendime kedilerden kimseye bahsetmemeliyim ama en azından diğerlerinin yanına döneyim de boş yere zaman kaybetmeyeyim. Kantine dönmek için harekete geçtiğim an kendimi kantinde buluyorum. Huzurlu bir ortamdan huzursuz bir ortama geçtiğim için herkesi oradan kaldırmaya çalışıyorum ama kimse beni dikkate almıyor, oturmaya devam ediyorlar. En sonunda ne olacaksa olsun rüya zaten diyerek Taner'in yanına gitmeye karar veriyorum. Hani zaten rüyanın içindeyim, burası benim bilinçaltım rahatsız olacağım bir duruma düşmem diyerek kendimi gazlıyorum ama yine kafamın içinden "henüz zamanı gelmedi" diye bir şeyler duyuyorum. Kendime "hayır şuan zamanı olmasını istiyorum" diyerek ayağa kalktığım anda da uyandım! 

Zamanı olmayan nedir? Neden seri gibi aynı rüyanın devamını görüyorum? Bu rüyalar bir şeye varacak mı? Yoksa sonunun ne olduğunu öğrenemeden rüyalar öylece havada kalıp bitecek mi çok merak ediyorum doğrusu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder